Biliniz ki, ey Âdem’in nesli, hakikatte siz dinler üstüsünüz..
Bir düzene ihtiyacınızdan hayatınıza disiplin getiren din bir ilmin sizde vücut eylemesi için size önerilmiş olan usûllerdir. Bunlar Âdem olan kâmile ermek için size yol olur. Bunun ötesinde bu yöntemleri ilahlaştırıyorsunuz. Seninle O’nun arasında bir alıp vermenin vücuda gelmesini sağlayamayan bir namaz O’nun ona ihtiyacı olduğu düşüncesiyle îfâ edilir mi ey insanoğlu? Siz düşünmeyi dar bırakırsınız, o salâ’dır, ey insan o senin sesini âlemlere duyurur ve sana âlemlerden haber getirir. Nihayetinde Selâm edenin selamı sana değer getirir. Seni bir yerden bir yere götürür..
İşit o Selâm’ı..
Nehlet onu işitmeyi çok istedi, o işitebilmek için karanlıkta bekler ve her sesi O’ndan sanırdı, o Son Peygamber’den çok önceleri yaşadı. Yerleri toprak olan bir küçük evde yaşadı. Yağmur yağdığında her yer ıslanırdı. Ona yardım için geldiklerinde kabul etmez, kendisi çalışırdı. Ellerindeki yaralar dinmezdi fakat o yine de şikayet etmezdi. O gece olunca O’nu anardı ve gözlerinin içiyle severdi. Onun isteğine O’, ona tecelli edince o ürktü ve önce geri çekildi. Sonra o imanın hakikatine erdi ve uzak yerlerde bulunan insanlara bunları anlattı. Kalbine O’nun vahy ettiği emir ve doğruları gördüğü herkese anlattı. Artık onun görevi aktarmaktı..
Şimdi bak bu devire, değişen yaşam her şeyi geliştirdi fakat içinizdeki dua hep aynı. Sırra tâbi olan insanın kendini bilme arzusu hep aynı kaldı. Gelip geçen insanlar ömürleri süresince bu sırrın gizemiyle yaşadı ve bilenler erenler oldu, bilmeyenler ise büyük döngüye döndü..
Biliniz ki, âlem içinde âlem vardır. Sırrı keşf ise size bağlıdır. O Nehlet gibi geceyi sevin, o size sır bağışlar..HŞY