Beden dinlenmede fakat şuur açıktır..
Böyle bir kul bedeni uykudayken etrafında cereyan eden her hareketten haberdardır. Gözleri kapalı olduğu halde görür ve işitir. Kalbi uyanık olanın kalp gözü beden uykudayken açıktır ve baş gözünden daha keskin bir görüş ile cümle âlemleri görür. Kul istirahatte olduğunu bilir, beşer vücud dinlenmede fakat basar göz uyanık ve Hakk ile beraber görür..
Vücudundan ayrılan bu göz için mesafelerin önemi yoktur. Basiret gözü Hakk ile görür ve bu görüş duyuş ile birlikte var oluşun bütün hazır bilgisini kişiye ay’an eder..
Ses sanki dışarıda değil, içeridedir. Kişi sanki o sesin kendisidir. Ve kişi sanki sadece göz’dür. Açık olan bilinç o daimi var ol’anın bilincindedir ve bu düzey Hakk ile birlik olma halini kula bütün zerreleriyle hissettirir..
Fakat yine de kul Hakk ile Hakk’ta bütündür. Zat’ının ahadiyet boyutu ise kendine münezzeh, kendinden başka hiç bir kulun bilebileceği bir boyut değildir. O’ ebedi varlığına aldığı kuluna Hakkını zatların birliğinde (suretlerin birliğinde) giydirir fakat Allah’lığı kendine münezzehtir. O enerji seviyesine doğrudan dayanabilecek madde ile kayıtlı hiç bir suret yoktur..
Efendimiz (s.a.v.) Ahadiyet’inin hemen altındaki kattadır ve nûr’un ilk muhatabıdır. O nedenle her kulun Mürşidi ile bu enerjiye bir bağlantısı olmalıdır. Mürşid ruhaniyetin koruyuculuğu ile Hakk’ın tasarrufuna vesiledir. Var oluşu anlayabilmek o nedenle Rabb’ini bilmekle mümkündür..
O nedenle benim mürşidim benim Rabb’imdir. Rabb’im olmadan herhangi bir şeyi bilmem mümkün değildir..HŞY