Sevr..
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Mekke’yi terk edişinden sonra sığındığı mağara..
Mekke’de yıllarca sürmüş bir mücadelenin son noktası. Müşriklerin putlarını inkar noktası. Bir bakıma “Ben sizin putlarınıza değil Hakk’a sığınırım” deyişin bir eylemi..
Bir Bitiş, Hakk’a sığınma noktası..
Zahir olarak adım atamayacakları, daha fazla gidemedikleri ve kaçamadıkları bu nokta her şeyin bittiği lakin aynı zamanda her şeyin de başladığı noktadır.
Hem bitiş hem başlangıçtır.
Sevr.. Hicrettir.
Teslimiyet ile Efendimiz’in önüne açılan ter temiz bir sayfadır..
Teslimiyet ile canını Hakk’a teslim edip O’na sığınanda bir hicret başlar. Karanlıktan aydınlığa, eskiden yeniye, ışığa, nura doğru bir hicret. Geriye dönüşün olmadığı ardına bakılmayan bir sefer..
Tıpkı Kerbela’da kara yüreklilerin dayatmaya kalktıkları kör zihniyete Hz Hüseyin Efendimiz’in boyun eğmeyip Dede’sinin yolundan dosdoğru gitmeye devam ettiği, bu uğurda baş kestiği gibi..
Yüzyıllardır unutulmayan ve her yıl tekrar tekrar hatırlanan Kerbela manevi bir hicrettir. Işığın karanlığa karşı amansız bir mücadelesidir. Hz Hüseyin Efendimiz’in Dede’sine korkusuzca dönüş hicretidir. Canı, canları, yarenlerini, herşeyini feda ettiği bir ceddine dönüş yoludur.
Nur-u Muhammediye’ye sığınan tüm gönüllerin er ya da geç her halükarda kaçınılmaz olarak çıkacakları seferin, başlangıcı bitişinde, bitişi başlangıcında saklıdır. Tıpkı Sevr’de Kerbela’nın gizlendiği gibi. O noktayı ise Allah’ın (c.c) baktığı gözden görebilmemiz mümkündür..
Ne mutlu o göz’e 👁aşina olanlara..HŞY

