Tarama deneyiminizi geliştirmek, kişiselleştirilmiş reklamlar veya içerik sunmak ve trafiğimizi analiz etmek için çerezleri kullanıyoruz. "Kabul Et"e tıklayarak, çerez kullanımımıza izin vermiş olursunuz. Çerez Politikamız
Kabut Et
YabendeYabendeYabende
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Köşe Yazıları
    • Tasavvuf
    • Felsefe
    • Tarih
    • Kültür / Sanat
    • Diğer
  • İletişim
Okunuyor: Dinimiz ve Geleneklerimiz
Giriş Yap
Bildirimler Daha Fazlası
Font ResizerAa
YabendeYabende
Font ResizerAa
Arama
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Tasavvuf
  • Felsefe
  • Tarih
  • Kültür / Sanat
  • Diğer
  • İletişim
Giriş Yap
Bizi Takip Edin
© 2024 Yabende
Yabende > Sinem Dilara Çimdiker > Dinimiz ve Geleneklerimiz
Sinem Dilara Çimdiker

Dinimiz ve Geleneklerimiz

Sinem Dilara Çimdiker
Tarih: 26/12/2017
Sinem Dilara Çimdiker 322 kez okundu

Gelenek olarak adledilen her ne ise modern ile uyumlanabildiği ölçüde gelenektir.
Yoksa gelenek, yıllar içinde deformasyona uğrayıp yitecek dahi gaibe kavuşacaktır.
Gelenek dediğimiz olguyu gelin hep birlikte farklı bir bakış açısıyla yeniden tanımlayalım:
“Gelenek, geçmişten geleceğe doğru uzanan bir ışıktır.”
O vakit bu yeni tanımdan hareketle bir tefekkür dünyasına adım atarak ilerleyelim.

Yaşam denilen olgu bir sürekliliktir.
Ve aynı zamanda bu süreklilik geçip giden basit bir akıştan ziyade Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da görüşüyle ân’a mıhlanan, çok katlı ve karmaşık bir yapıya sahip sürerliliktir.
Bu muazzam zaman dilimi içerisinde öyle ânlara şahitlik ediyoruz ki dinimizin belki de en büyük gereği olan “Siz hiç akletmez misiniz?” nidâsına adeta sağır kalıyoruz.

Sahi biz niçin hiç akletmiyoruz hatta ve hatta akletmenin diyarına bile uğramıyoruz.
Adına tefekkür de denilen düşünce âlemi ne vakittir hayatımızda değil?
Düşünceyi, aklı, ilmi ne vakit çıkardık dinimizin içinden?
Biz o Yüce İslâm dinini ne vakit salt kurallar çerçevesi içine sığdırmaya başladık?
Çerçeveye sığmayan her bir parçayı “günah” adı altında kendimize göre çıkarıp attık.
Halbuki kullanılacak parça sayısı ve parçaların şekilleri değişmezdi, tek yapmamız gereken çerçeveyi biraz genişletmek idi…
Evet belki bambaşka bir model çıkacaktı ortaya ancak kullanılan parçalar ve bu parçaların boyutları aynı olduktan sonra değişen bir şey var mıydı?
Geleneğin günümüz ile harmanlanıp sadece şekilsel olarak, akledişle birlikte yeni bir hâl alması değil miydi bu?
O halde neden hakikatin peşine değil de kendi doğrularımızın peşine düşeriz?
Din dediğimiz her ne ise salt kurallar olarak var olduğunu kabul ediyoruz desek bile sanırım bu gidişat bizleri kendimizle dahi çatışma haline getirecektir.

Bendenize göre din hususunun bu denli karmaşalı bir hal alması herkesin kendi doğrularını din kabul etmesinden kaynaklanıyor.
O halde yeniden doğru kodlarla birlikte modern çağın içerisinden geleneğe doğru uzanan İslâm dinine iyice bir nazar eylemek gerekiyor.
Kaldı ki akledişle bütünleşen bir sevgi ile hemhâl olabilsek devrimizde, o Güzel dinimizin içine doğrudan nüfuz edeceğiz…

Tek yapmamız gereken biraz düşünmek. Sadece bir nebze tefekkür eylemek.

You Might Also Like

Mânâyı Bilip Hakikatten Bakabilmek

Allah Kalpleri Mühürler mi?

Hû’dan Gayrı Nem Var Benim!

Tekâmül Üzerine

Ve Aşk, En Kaçınılmaz Duygumuzdur

TAGGED:"İslamdindüşüncetefekkür
Sosyal Medyada Paylaş:
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Copy Link Print
Yorum Yazınız

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Eklenenler

ARZ VE SEMÂ..
H Yayıntaş Haziran 14, 2025
LÂ İLÂHE/İLLÂLLAH
H Yayıntaş Mayıs 27, 2025
İLME ÂŞIK O’NUN DOSTU..
H Yayıntaş Mayıs 13, 2025
RAHMÂN’SIZ RAHÎM MÂNÂSI OLMAYACAKTIR.
H Yayıntaş Mayıs 12, 2025

Bizi Takip Edin

FacebookLike
TwitterFollow
InstagramFollow
YabendeYabende
Bizi Takip Edin
Telif Hakkı © 2024 Yabende. Tüm Hakları Saklıdır.
Hoşgeldiniz

Giriş yapmak için kullanıcı adınızı ve şifrenizi giriniz.

Şifrenizi mi unuttunuz?