Tarih içinde inançların serüveni, aynı zamanda insanlığın serüvenidir. Tarihin hiçbir döneminde, insanlığın ekonomik, siyasal ve kültürel gelişimi, inançlardan bağımsız olmamıştır. İnançlar Babil, Mısır, Hint, Çin, Yunan, Roma, İslam, Batı kültürleriyle, kuşaktan kuşağa geçerek, yolculuklarına devam etmektedirler. İnançların ortaya çıkışları, yükselişleri, gerileyişleri, birbirlerine etkileri, bilimlerin ortak araştırma konusu olmuştur.
*
İnançların hayatın değişik alanları üzerindeki etkilerini, ortaya koymada iki ana yaklaşım vardır. Bu yaklaşımlardan birinde inançlar pozitif, birinde negatif bir dinamik olarak ele alınır. Geçen yüzyılın Avrupa’sında yaklaşımlardan birinin öncülüğünü Weber yaparken, birinin önclüğünü Marx yapmıştır. Marx sanatı, bilimi, edebiyatı, hukuku, aileyi ve kültürü, ekonomi oluşturur derken, Weber özelde Protestanlık, genelde din oluşturur demektedir.
*
Tarih içinde inançların kandili hiçbir zaman sönmemiştir. Işığını inançlardan alan bir kandil, hayata binlerce kandil olarak yansır. İnançlar toplumun odak noktasına konulmuş, güneş gücünde ve güneş parlaklığında bir kandile benzerler. Bir kandilin çevresine yerleştirilen bin aynada, bir kandil yüzbinlerce kandile dönüşür. İnançlar toplumun merkezinde, yer alan düşünce kaynaklarıdır.Onlar olmadan toplumların, ayakta kalmaları ve uzun ömürlü olamaları mümkün değildir.
İnançların güçlü olduğu toplumlarda, mesleği, yaşı ve eğitimi ne olursa olsun, herkes kendisini hayatı zenginleştiren iyilikleri büyütmekten, toplumu yoksullaştıran kötülükleri önlemekten sorumlu olarak görür. Bunun için inançların, etkili oldukları her ülkede, bütün alanlarda hayatı dönüştüren, gönüllü kuruluşlar güçlü, ekonomi kültürü zengin olur. Dünyanın her ülkesinde, inanan insanlar arabalarını dağdan aşırırlar, inanmayanlar düz ovada şaşırırlar.
*
Ekonomik, siyasal ve kültürel alanda ister özel, ister kamu, ister gönüllü olsun, her kurumda ve kuruluşta başarı, gerekenler yerine getirilirse kazanılır, getirilmezse kazanılmaz. İnancına eylem katmasını başaran, risk almaktan çekinmeyen ve yenilik yapmasını bilen, yöneticilerin öncülük yaptıkları, kurumlar ve kuruluşlar, kısa zamanda yok olup gitmezler. Hayatın hiçbir alanında, başarı ve başarısızlık, kendiliğinden ortaya çıkmaz.
*
Tarihin her döneminde, inançların ışığını söndürmeye çalışan toplumlar değil, ışığını hayatın bütün boyutlarına, yansıtmaya gayret eden toplumlar varlıklarını korumuşlar ve yüzyıllarca yaşamışlardır. İnsanlık tarihinde inançsızlığı, inanç haline getiren toplumların, uzun ömürlü oldukları görülmemiştir. Kurumlarıyla ve kuruluşlarıyla, inançların ışığına bir kandil yakarak, destek olan toplumlar, Kıyamete kadar varlıklarını sürdüreceklerdir.
*
Kurumlar ve kuruluşlar, kendilerini ayakta tutacak değerlerin, kaynağını inançlarında bulurlar.
*
İnançlar toplumlarını gelecek yüzyıllarını aydınlatan, ışıkları hiç sönmeyen kandillerdir.
*
İnançlarını hayata, yansıtmasını bilen toplumlar,değerlerini korumasını bilirler.