Muharrem, yalnızca hicri takvimin ilk ayı değil; gönül takviminin en ağır, en derin yaprağıdır. O yaprakta bir hüzün yazılıdır ki, söz ile değil sır ile okunmaktadır..
Kerbelâ dışta bir meydan savaşı gibi görünse de hakikatte her insanın içinde yaşadığı bir imtihandır. Zira her devirde Yezid vardır ve her kalpte bir Hüseyin doğmayı beklemektedir..
Nefis susuzluğu ararken dünya kuyularında, Hüseyin’in susuz sabrı içimizde hatırlatır:
Hakk için susmak, sabretmek ve ölümü bile rahmet bilmektir..
Muharrem ayı,
“Biat etmeyeceğim” diyen bir ruhun ayıdır. Zalimin gücüne değil, Hakk’ın nuruna eğilen bir başın, bir secdenin hatırasıdır..
Aşure ise sadece bir tatlı değil, kalpte kaynayan aşkın, ayrılığın, sadakatin bir terkibidir. Her malzeme bir niyet, her karışım bir dua olmaktadır. O tencerede pişen aslında Hz. Hüseyin’in yolunda erimeye hazır bir gönlün duasıdır..
Bu ay, bize der ki:
“Her çağın Kerbelâsı vardır. Senin Kerbelâ’n nerede kuruldu, sen Hüseyin’e mi saf tuttun, Yezid’in korkusuna mı boyun eğdin?”..
İşte Muharrem, sadece matem değil, murakabe ayıdır.
Yas değil, yakarıştır.
Söz değil, haldir.
O hâl ki:
Benliğini kurban etmeyen Hüseyin’i anlamamaktadır.
Ve Hüseyin’i anlamayan,
İslâm’ı sadece tarih sanır..
Rabbim bizlere, kalbinde Kerbelâ’yı diri tutan, susuzluğunu Hakk aşkıyla gidermeye çalışan, nefsine değil nuruna biat eden kullardan olmayı nasip eylesin, yâ Hû niyazımızdır..
Ya Hüseyin..
Ya Şehid-i Kerbelâ💧..HŞY