O’nun arz’ı bilinç’tir, arz deyince akla dünyevi bakımdan yeryüzü gelmemelidir..
O’, sunumunu/lutfunu bilincine aktarır; tüm madde âlemi, kâinat bilinçte var’olur.
Şuur; Ta’hayy-ül deryasından bilince bir var’lık âlemi yaratır.
Arz’ı ve semâyı bir’lemek tevhid’e ulaşmanın sırrıdır..
Tek’lik, Ru’Hû ilâhi şuur, semâ’yı temsil etmektedir.
Semâ’dan gelenler/inenler aramızda, bilinçsel düzeyde yaşama hayy’at’iyet müjdelemektedir..
İkiyi Bir edenler O’nun hidayete erdirdikleridir..
İkiyi Bir etmek vücudumuzdaki uzuvlar üzerinden dahi O’nun tevhid bilincini sergilemektedir..
İki gözümüz olmasına rağmen iki yere ayrı ayrı bakamayız, yaşamsal düzeyde iki gözümüz ile bir noktaya bakarsa ancak sağlıklı bir görüş kazanırız.
İki kulağımız olmasına karşın iki sesi aynı anda dinleyemeyiz, iki kulağı Bir edip işitebiliriz.
Burnumuzda iki delik vardır, ikisi Bir ile senkronize olur ki, nefes alırız..
Senkronize, eşine yani ilâhi varlığa bağlı tüm bir’im’lerdir.
Maddesel gibi görünen vücutta dahi tevhid’e bağlanan nice ibretler vardır..
Tevhid anlayışı semâ’dan (şuur) arz’a (bilinç) intikâl etmiştir.
Bu Hakk’ikat’in zannedildiği gibi tartışmaya açık bir yönü yoktur, tıpkı Kâ’Be’n’in içine girmek gibidir. (Kâ; görünen yok olmuştur, Be; görünmeyen vücud bulmuştur.) Yön/Yol beyt’ullah’a giren erenlerindir (Râsûl’ü Mürşid’dir)..
Muhammedî Rasûl Kâ’be’nin içine girip yöneliş (ibadet/namaz) sergilemek ile yön ve yol işaret etmiştir.
Gaye; kâbenin etrafını tavaf ile o yöne dönmektir, döndüğün yer kıblegâhın beyt’ullah’ındır, kıblenin/kâ’be’nin içine girenler, Allah’ın irşad eylediği kullarıdır. Çünkü onlar, Allah’ın evine yuvaya uçmuşlardır..HŞY