Her hadiseyi hayır bil,
Her geceyi kadir bil,
Her geleni hızır bil.
Her insan kendi yaşamının başrol oyuncusudur. Etrafında konumlandırılmış olan her şey ân’da ve sadece başrol oyuncusu için vardır.
Kâinat, Allah-u Teâlâ’nın isim ve sıfatlarının tezâhürüdür. Kendi’nin tezâhürü olan isim ve sıfatlar fiiller halinde ortaya çıkar. Burada önemli olan başrolünü oynamakta olduğumuz yaşam filmimizde rolümüzü en güzel şekilde oynamaktır.
Hep deriz ki bu dünyaya imtihan için geldik. İmtihan yaşanıp tüketilmiş bir yaşamın sonundaki yerleştirme sınavı değildir, imtihan ân’dadır. Yaşam filmimizi oynarken her ân bir çok hadise gelir önümüze. Biz bunları kimi zaman tanırız, bazılarında da gaflete düşer ne yapmamız gerektiğini bilemeyiz ya da benliğimize yenilip gereğini yapmayız.
Önümüze gelen her şey bir tek şey içindir; O’ndan başka bir şey olmadığının idrakine varmak. Her şey O’nun nefesiyle varlık sahnesinde yerini aldığından O’nun türlü donlar giyinmiş versiyonlarıdır. Görünendeki görünmeyen her bir’den insana Kendi’ni göstermeyi, bilinmeyi murad eder. İnsan gaflette görmez, idrak etmez.
O’nun isim ve sıfatlarında kötü, olumsuz, çirkin hiç bir şey yoktur. O halde ortaya çıkan fiillerde de olmayacaktır. O zaman önümüze gelen hadiseler her zaman hayırdır. Çünkü her hadise tefekküre kapı aralar. Âlemlerin Rabb’i her hadisede hep bir şeyler öğretir. O halde bize şer gibi görünen, kıran, üzen de olsa her iş muhakkak hayırdır.
Peki hayrı görmek, ol’an’a sabır göstermek, kolay mıdır? “Kolay olsaydı, zor olmazdı. HŞY” buyuruyor Azizim. Kolay yok ki zor olmasın. Kolay değildir ancak el ele el Hakk’a diyerek O’nun rızasının olduğu noktaları işaret eden Dost’lar silsilesi, Has’ân’da Dost nefesi kolay eyler yolculuğu, nefsine ârif eyler kişiyi. Nefsinin zaaflarını tespit edebilen o zaaflardan gelişebileceğini bilir, ancak kendiliksiz. Yaşam, deniz misali kendiliksiz, acz içinde ol’an’ı üzerinde yüzdürürken kendinden bilenleri ise aşağı çeker de çeker.