De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” 39/53
Allah’ın kullarına dolayısıyla Adem’iyet bilincine hitap eden ayet’ullah, kulu ol’an Adem’lik bilincinde nice günahların barındığının delilidir..
Günahın neticesinde mutlak olan R’Ahmet varlığından ümit kesmememiz, günahların R’Ahmet’e açılan bir kapı misali olduğunun öğüdünü vermektedir..
Günahlarımız bir idrak oluşumu açısından düşünceyi bilinçli bir mekanizma haline getirmektedir..
Günümüzün popüler tabiri ile “farkındalık” tasavvufta “bilinçli” olmaklıktır..
Batıni mânâda her şeyi özünden benimsemek saf, katışıksız ve ol’duğu haliyle kavramak kalpleri teskin ve tatmin eden bir oluşumdur. Dolayısıyla İslâm dininin özü tasavvufi bir yöneliş ile illâki bir Mürşid-i Kâmil’in elinden tutmaktır..
Katiyen biz “diğerleri yanlış yolda Mürşid’e tâbi ol’an doğru yolda” dememekteyiz. Kur’an defaatle İslâm’ın özünü, damıtılmış halini içsel olarak yaşayabilmek için Muhammed’i varlığa yönelmeyi İslâm ve dahi imanın şartları arasına koymuş olup idrak oluşturmaktayız..
Kur’an’ı Kerim’in ilk sûresi olan Fatiha yönelenlerden bu cümlenin içine girmesini dilemekteyiz..
“Dostlarının nimet verdiklerinin yoluna ilet, yoldan sapmışlarınkine değil” yoldan kim sapmış biz bilmeyiz. Fakat Allah’ın Dost edindikleriyle dost olmayı niyaz eder, O’nun Dostlarının yolunu yolumuz belleriz..HŞY