Bir ses yükseliyordu Mekke’ de Arafat’tan Hicret’ in 9. yılında, Efendimiz (sav) sesleniyordu 140 000’ e yakın kişiye:
“Ey insanlar dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arap’ın Arap olmayana Arap olmayanın Arap’a; siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teâla katında en üstününüz, Allah Teâla’dan en çok korkanınızdır. “
Efendimiz(sav), İslâmiyet’i tebliği ettiği topluluğuna son sözleri ile hitap ediyordu. Özetle, “Aranızda kan davası gütmeyiniz, kadınların haklarını muhafaza edip riayet ediniz, faizi kaldırınız, ırkçılık yapmayınız, yardımlaşınız. “ diyordu.
İslâm incelendiğinde insanlar arasında ayrım yapılmamasını emrettiği görülecektir. Yaratılmış olan her şeyin amacı insanın mutluluğudur. Cenab-ı Hakk buyuruyor ki ”Ey insan her şeyi senin için seni kendim için yarattım.” Biz kendi kısır çekişmelerimizle cüz’ i aklımızla bu külli iradeye karşı durmaya çalışsak bir yere varamayız, yalnızca karmaşanın artmasına katkıda bulunmuş oluruz.
Ülkemizde, neredeyse dünya çapında karşı karşıya kaldığı salgında bir taraftan salgına yakalananların tedavilerini devam ettirirken diğer yandan salgının yayılmaması için alınan tedbirleri tavizsiz uygulamaya çalışmaktadır. Gerek hastalığa neden olan virüsle gerekse yayılma biçimiyle ilgili olarak kendi alanında uzman birçok kişi sürekli olarak medya kanalıyla bilgilendirme yapmaktadır. Tabi olayın siyasi, ekonomik, psikolojik ve sosyal boyutları var. Bunların bir kısmı vatandaşa yansımış, bir kısmının da gelecekte yansıyacağı tahmin ediliyor. Fakat millet olarak birliğimizi, bütünlüğümüzü bozmamalı, dayanışmamıza darbe vuracak, bizi zayıf düşürecek, sahip olduğumuz manevi değerlerin yıkılmasına sebebiyet verecek ya da onları değersizleştirecek her türlü davranıştan da sözden de uzak durmalıyız.
Diğer yandan İslâm’ın emrettiği yardımlaşma duygusu, merhamet zaten devletin politikalarında bile yer bulmuş. Devlet, bir sosyal devlet olarak kendi vatandaşına gerekli desteği ve maddi iyileştirmeyi sağladığı gibi salgından zarar gören ve kaynakları yetersiz kalan, gelişmiş olarak adlandırılan ülkelere bile yardım etmektedir. Çünkü zor zamanlar yaşıyoruz, bize göre yardımlaşma Allah’ın emridir.
Geçmişte ve günümüzde Sudan, Somali, Afganistan, Libya, Mısır, Arakan, Yemen, Lübnan, Irak, Pakistan gibi gelişmekte olan ülkelere; bir Okyanusya ülkesi olan Palau ve Büyük Okyanusta yer alan Tuvalu gibi dünyanın öbür ucu sayılabilecek ülkelere; Afrika ülkeleri dâhil olmak üzere dünyanın dört bir yanından pek çok ülkeye gerek maddi gerekse ihtiyaç malzemesi olarak yardımlar yapıldığını görüyoruz. İnsanın gözünün yaşarmaması mümkün değil. Gelinen noktada İtalya, ABD gibi daha birçok ülke İslâmiyet’ e bir yakınlık duyulduğunu görmekteyiz. ABD senatosu Fatiha Suresi ile açılıyor, İtalya’ da Kur’a-ı Kerim okunuyor, Almanya’ da ezan herkesin duyabileceği şekilde açıkça okunuyor.
Din vicdanlarda yaşamaz, çünkü vicdanlara hapsolmak için tebliğ edilmemiştir, İslamiyet eylem dinidir. İnanç eyleme dökülürse hayy’at bulur. Tasavvufun ince anlayışı ile daha da naif bir din anlayışı gelişir. Kapitalizmin insana dayattığı satın al ve tüket anlayışına dur diyecek olan sadece ve sadece maneviyattır. İnsanın sadece karnının doyurulmasının yetmediği, ruhunun da doyurulması gerektiği çok açıktır. Selametle.