Tarama deneyiminizi geliştirmek, kişiselleştirilmiş reklamlar veya içerik sunmak ve trafiğimizi analiz etmek için çerezleri kullanıyoruz. "Kabul Et"e tıklayarak, çerez kullanımımıza izin vermiş olursunuz. Çerez Politikamız
Kabut Et
YabendeYabendeYabende
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Köşe Yazıları
    • Tasavvuf
    • Felsefe
    • Tarih
    • Kültür / Sanat
    • Diğer
  • İletişim
Okunuyor: Arapça Bilmeden Kur’an Tefsiri Yapmak Büyük Bir İddiadır
Giriş Yap
Bildirimler Daha Fazlası
Font ResizerAa
YabendeYabende
Font ResizerAa
Arama
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Tasavvuf
  • Felsefe
  • Tarih
  • Kültür / Sanat
  • Diğer
  • İletişim
Giriş Yap
Bizi Takip Edin
© 2024 Yabende
Yabende > Gülten Samtaş > Arapça Bilmeden Kur’an Tefsiri Yapmak Büyük Bir İddiadır
Gülten Samtaş

Arapça Bilmeden Kur’an Tefsiri Yapmak Büyük Bir İddiadır

Gülten Samtaş
Tarih: 03/06/2020
Gülten Samtaş 286 kez okundu

Kur’an’ın kendine mahsus bir dili olduğu söylenir ama nihâyetinde o da Arapçadır. Hatta İbranice bilmek ile Arapça dili öğrenmeden yapılacak olan tefsir bir tercümeden okuduğunu değerlendirmek olacaktır. Yani kişi asıl kaynaktan beslenmeyerek duyduğu üzerinden hareket etmiş olacak her halükârda aslında.

Eyvallah, asıl kaynak kişinin gönlüdür ki peygamberler ve veliler gönüllerine ilham olunan ilimle amel eder ve yönlendirme yaparlar.
Fakat kişinin “gönül” hâline gelmeden yönlendirme yapması ya da kendisine ilim bahşedilmeden ilim sunmaya kalkışması yanlış kaynaktan beslenmesi ihtimalini doğurur.

Her insan tabi ki yorum yapabilir, okuduğu sûrelerden anladığını kayda geçirmek de isteyebilir fakat buna tefsir demek ne kadar uygun düşer?

Kişinin kendi aklına aşırı güvenmesi hata yapmasına neden olabilir. Çünkü aslında akıl insanı bir yere kadar taşır. Bir yerden sonra insanı yönlendirmesi gereken olgu aşk’tır.

Efendimiz’e miraçta Cebrail’in bir yere kadar eşlik etmiş olması buna semboldür. Ama insanoğlu bunu bilir ama uygulamada hep aklını öne koymak suretiyle kendisiyle de çelişir.

Tasavvufi manada mürşide tabi olmayı reddetme iddiası kişide kibirlik oluşturur.
Her konuda rehberlik eden herkesi mürşid-i kâmil olarak adlandırmak ise ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur.

Bu dünyadaki görevlerimiz birer toplumsal rolden ibarettir. Bir kişi toplumsal rolünü çok iyi oynuyor olabilir. Yani çok iyi bir öğretmen, çok iyi bir anne ya da baba olabilir ama bu kişiler mürşid-i kâmil olarak adlandırılamazlar. Böyle bir şeyi savunmak tabiri caizse işi sulandırmak olur.
Eğer her insan Allah’ın kelâmını işitebiliyor olsaydı o zaman Allah, havas-ül havas olan arif billah marifetullah varlığından hayy’at bulan Peygamberleri ve dahi Hakk dostlarını vazifelendirmezdi, velayet makâmı olmazdı.
Ama bazı kişiler temelde kendilerini kibir yüklenerek sûnî bir kemalat mertebesinde görebilmektedirler. Kendi yerlerini meşrulaştırmak için tüm insanları çeşitli sebeplerle,
işte iyi anne bir mürşid-i kâmildir, iyi öğretmen de mürşid-i kâmil demek insanların sadece kafalarını karıştırmaktan başka bir şey değildir.

You Might Also Like

MECLİS-İ MEŞAYIH

DEĞİRMENİN SUYU NERDEN GELİYOR?..

ASR SÛRESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Hüseyn-i Kerbelâ’nın Şehadeti

Varlık, Vermek…

Sosyal Medyada Paylaş:
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Copy Link Print
Yorum Yazınız

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Eklenenler

ARZ VE SEMÂ..
H Yayıntaş Haziran 14, 2025
LÂ İLÂHE/İLLÂLLAH
H Yayıntaş Mayıs 27, 2025
İLME ÂŞIK O’NUN DOSTU..
H Yayıntaş Mayıs 13, 2025
RAHMÂN’SIZ RAHÎM MÂNÂSI OLMAYACAKTIR.
H Yayıntaş Mayıs 12, 2025

Bizi Takip Edin

FacebookLike
TwitterFollow
InstagramFollow
YabendeYabende
Bizi Takip Edin
Telif Hakkı © 2024 Yabende. Tüm Hakları Saklıdır.
Hoşgeldiniz

Giriş yapmak için kullanıcı adınızı ve şifrenizi giriniz.

Şifrenizi mi unuttunuz?