İmam Hüseyin Efendimiz ve beraberinde bulunan 72 seveni Kerbela’daki ilk günlerinden itibaren Yezid ordusunun çevirmesine maruz kaldılar. Kûfelilerin gönülleri sözümona Hüseyin’le idi ama kılıçları Yezid için iş gördü. İmam Hüseyin Efendimiz kafilesinin içinde başta kız kardeşi Hz. Zeynep olmak üzere evlatları, eşi ve pek çok kadın ve çocuk bulunmaktaydı. Savaşacak yaşta çok sayıda yetişkin erkek bulunmadığı halde kendilerinden sayıca kat kat üstün bir ordu tarafından karşılanarak muhasaraya alınmışlardı.
Hz. Hüseyin Efendimizden o derece korkuyorlardı ki ne geçmesine müsaade ettiler ne de geri dönmesine…10 gün süresince giderek ellerindeki yiyecekler tükendi Sahra’yı suyu ile beslenen Fırat’tan bir damla su dahi almalarına izin verilmedi. Nihayet 10. gün yaşanan savaşta kundaktaki bebekleri dahi oklayarak öldürmekten hicap duymayan; Allah’tan ve peygamberden korkmayan, utanmayan; Efendimizin soyunun kurutulmasının amaçlandığı çirkin bir savaş yaşandı. Bu yaşanan şey savaştan çok bir katliam olarak tarihteki yerini almıştır. Çünkü Ebu Leheb ve tayfası Peygamber Efendimiz (sav)’in erkek çocuklarının yaşamamasına çok sevinmişler ve kendisini soyu kesik ilan etmişlerdi. Kevser Sûresi’nin nazil olmasıyla Allah tarafından desteklenen Efendimizin soyu kızı Hz. Fâtıma’dan devam etmiştir. İşte Kerbelâ’ da geçmişte yarım kalan işlerini tamamlamaya, bir kere daha o güzelim nesli yok etmeye çalışacaklardı.
İmam Hüseyin Efendimiz ve beraberindekiler birer birer çıktıkları savaş meydanında şehid edildiler. Geride ise Cenabı Hakk’ın bir lütfu olarak Hz. Zeynel Abidin Efendimiz ile birlikte sadece kadınlar ve çocuklar kaldılar. Muharrem 10. günü yaşanan bu katliam İslâm tarihinin dönüm noktalarından biri olarak anılmakta Hakkı tutup kaldırmak üzere kıyam edenlerin duruşları yüksek ahlâkları ve aşkları gök kubbede yankılanmaya devam etmektedir.
Kerbelâ’da ne yaşandığını, ne için yaşandığını iyi anlayıp değerlendirmek gerekir. Hadiselerden ders almak ve bugüne taşıyarak alınan ders doğrultusunda düşünceleri, alışkanlıkları, yaşamı düzenlemek gerekir.
Muharrem hüzün gözyaşı demek olmakla birlikte bir duruşunu kâim oluşunun tasdikidir. Aynı zamanda Hz. Hüseyin Efendimiz ve beraberindekiler şehit olmuştur. Fakat benimsediği anlayış ve ruhu ebediyen yaşayacaktır. Bu ruhu yaşatmak olmalıdır amaç, bunun için de Allah’ı, İslâm’ı, Peygamber’i, Kur’an’ı, ehlibeyti bir bütün olarak görüp ele almak ve bir tek noktayı dahi atlamadan yaşama geçirmek zorundayız ki Hüseyin’in çağrısını işitelim, işitelim ki bu yaşamda hayy’at bulabilelim.
Ağla ey can ağla matemdir bugün,
İki damla gözyaşın kurtuluşundur bugün..HŞY
Aşura şehadet, esarettir. Şehadettir çünkü tam teslimiyet, şehadet ehl-i tarik yolunda sağlam duruştur. Mürşit ile zâhiren-bâtınen bütünleşmedir. Candan geçmektir Hz. Ali misali can teslimiyetidir şehadet.
Zâhirde kalmışların bâtınî hakikati anlamayanlar tarafından kuşatılmasıdır esaret. O gün bugündür. Esaretten kurtulma günü, mâsivâdan uzaklaşıp mürşidin yanında olmaktır, işte aşura budur. (Dinle HŞY’den 1)
Muharrem dünyanın gelip geçiciliğinin idrâki, zulümden kaçış, hak varlığını tercih, bâtıla karşı tavizsiz duruştur. Ehlibeyt’i ve Peygamber (sav)’i bilme, tanış olma; dünyanın kirlerinden, kusurlarından, günahlarından arınma, tertemiz olabilme ayıdır. O gün Kerbelâ’da bulunamayanların bugün Peygamber’in anlayışındaki tasavvuf ehli için mürşidin etrafında Bir’lik oluşturma ve bir olma ayıdır. Hüseyin demek insan demek, sevgi demek, muhabbet demek, pak ruhlu olmak demek, mezhepten uzak durmak demek… (Dinle HŞY’den 1)
Ayrıştırıcı değil bütünleştirici olmak demektir iman ile kuşanmak demektir, bu ay hüzün ayıdır. Eğlence, düğün yapılmaz; yapılan eğlenceye iştirak edilmez. Hatta bilmeden yapan kişi uyarılır. Kutlama ayı değildir ki yılbaşı olarak kutlanmaz, tebrik edilmez. Ramazanın alternatifi değildir ki iftar sofraları düzenlenmez. Allah Var’lığı hissedilmeye çalışılır, dünyevi hesaplardan uzak durulur, Allah’ın ipine sarılarak Hüseyin’in tevhide ve Resulullah’ın sünnetine daveti işitilmeye çalışılır.