Tarama deneyiminizi geliştirmek, kişiselleştirilmiş reklamlar veya içerik sunmak ve trafiğimizi analiz etmek için çerezleri kullanıyoruz. "Kabul Et"e tıklayarak, çerez kullanımımıza izin vermiş olursunuz. Çerez Politikamız
Kabut Et
YabendeYabendeYabende
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Köşe Yazıları
    • Tasavvuf
    • Felsefe
    • Tarih
    • Kültür / Sanat
    • Diğer
  • İletişim
Okunuyor: Peygamber-i Zişan ve Güzel Ahlak
Giriş Yap
Bildirimler Daha Fazlası
Font ResizerAa
YabendeYabende
Font ResizerAa
Arama
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Tasavvuf
  • Felsefe
  • Tarih
  • Kültür / Sanat
  • Diğer
  • İletişim
Giriş Yap
Bizi Takip Edin
© 2024 Yabende
Yabende > Halil Özbaran > Peygamber-i Zişan ve Güzel Ahlak
Halil Özbaran

Peygamber-i Zişan ve Güzel Ahlak

Halil Ozbaran
Tarih: 24/01/2019
Halil Ozbaran 499 kez okundu

Kendi nefsim başta olmak üzere, dünyayı ve dünyalıkları sevdiğimiz ve bağlandığımız kadar Allah’ı sevebilseydik, İslam’ı anlayabilseydik, Peygamberimiz (s.a.v.)’e ümmet olabilseydik, dünyaya bu kadar bağlanıp “Allah için yapıyoruz.” yalanı ile vicdanımızı rahatlatmaya çalışmazdık sanırım.

İşte bu hakikatin adı, “Ahlak’sız, Samimiyetsiz, Müslümanlık” oluyor. Kısaca “Dil’den Hal’e” geçmiyor.

Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin deyimiyle “Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinle de söyle. Dikiş tutmuyorsa şayet, söylenmeyi bırak; sus, kalbinden geçmeyeni diline değdirme.”

Müslüman insan ahlâklı olur, güzel temiz bir ahlâka sahip olur. Buna katılmamak mümkün değil şüphesiz. Müslüman güzel ahlâk sahibi insandır elbette.

O halde nerede sorun yaşıyoruz? Muhammed İkbal’e, “Kaç Müslümanlardan, Sığın Müslümanlığa” dedirten şey ne?

Peygamber efendimizin (s.a.v) kendisine Risalet verilmeden önce Hira’da ki inzivaya çekilişleri, tefekkürleri, günlerce bitmek bilmeyen arayışları, kıvranışları gelmeli aklımıza.

Uzun uzun Muhammedu’l-Emin oluşunu, ardından vahiyle müjdelenişini, âlemlere rahmet, âlemlere örnek, âlemlere yol gösterici oluşunu düşünmeliyiz.

En önemlisi de, güzel ahlâk sahibi bir insandan, bir peygamber doğuşunu.

Kurban bayramlarında gram gram ölçüyle hareket eden, hak geçmesin diye tartıların başında hassasiyetle bekleyen müslümanların… İnsani ilişkilerde, iş ilişkilerinde, aile ilişkilerinde, eşleriyle olan ilişkilerinde sorunlar yaşaması başka ne ile açıklanabilir ki?

Temel değerleri doğruluk, dürüstlük, söze sahip olma, paylaşma, incelik gibi nice kişinin karakterine ve şahsiyetine yön verecek değerleri/kavramları sindirmeden İslami hususlar ve değerler üzerine konuşmak, ahkâm kesmek ne kadar doğru?

Bu durumu Allah’ın (c.c) bize öğrettiği bir yetişme/yetiştirme yöntemi olarak görmeli ve idrak etmeliyiz. “Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz. Hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde? Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?” (Bakara Suresi/44)

Her fırsatta Hz. Aişe annemizin Hz. Peygamber’in ahlâkına ilişkin soruya verdiği “Allah müstehâkınızı versin. Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’an idi.” Cevabını tekrar tekrar düşünmeli ve örnek almalıyız.

“Kur’an-ı Kerim’i ahlâk edinmenin de bir ahlâk gerektirdiğini” unutmamalıyız.

Kısaca, en basit işlere başlarken bile bir hazırlık sürecimiz olmuyor mu? Ders çalışmaya başlarken misal mekânımızı, plan programımızı yaparak geçmiyor muyuz başına.

Burada da hakiki Müslüman, halis kul olmaya bir hazırlık evresidir söz konusu olan. Evet, insan hataya meyyal yaratılmıştır. Kusursuz düşünülemez.

Hiçbir âdemoğlu yoktur ki günah işlememiş olsun… İnsan günah işleme fıtratında yaratılmıştır. İşte kastım tam da burada, kişinin kendi şahsiyetini, karakterini ve nihayet ahlâkını Kur’an’ı anlamaya ve yaşamaya hazır hale getirmesidir. Kendini tanıması zaaflarını fark etmesidir.

Şimdi soralım kendimize, Öğrendiğimiz âyetler, hadisler, siyer bilgisi, İslam tarihi, dinler tarihi, sahabe hayatları… Benliğimize ne kadar işliyor. Bizim eylemlerimize ne kadarı yansıyabiliyor. Dışarıdan bakan bir göz ne kadar işte bu salih/saliha bir mü’min/mü’mine diyebiliyor?

İstediğimiz her bilgiye ulaşabiliyor, bilgi denizi içinde boğuluyoruz.

Okuduklarımız bizi ihtiyarlatmıyor… Hûd suresi 112. âyet ile ihtiyarladığını söyleyen Rasul’e inat bizler okudukça gençleşiyoruz! Bilgi bizleri tevazuya değil, tersine şımarıklığa götürüyor. Böbürlendikçe böbürleniyoruz. Bildikçe tahakküm gücümüz artıyor. Bilginin esiri oluyoruz.

Aslında biliyoruz ki “Bilginin ahlâka dönüşmüş hali ilimdir ve ilim Allah’a ulaştırıyorsa ancak gerçek bir ilimdir. Değilse sadece malumattır.” Dolayısıyla işe ahlâkımızdan başlamakla mükellefiz.

Okuduklarımızın, yazdıklarımızın, dinlediklerimizin, konuştuklarımızın ve sustuklarımızın aklımıza, yüreğimize, eylemlerimize işlemesi hepimizin ortak duası.

Rabbim yardımcımız olsun. Güzel ahlâk sahibi ve hâlis Müslümanlardan kılsın… Özü, sözü bir, özümüzü sözümüzü güzel kılsın.

You Might Also Like

Şüheda Fışkıracak Toprağı Sıksan Şüheda

“HAYIRLISI”

İSLAMİYET HOŞGÖRÜ DİNİDİR

ASLOLAN

İslamofobi İlleti

TAGGED:"İslamAllahgüzel ahlakilimnefis
Sosyal Medyada Paylaş:
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Copy Link Print
1 Comment
  • Avatar Avira dedi ki:
    Ocak 24, 2019, 5:50 pm

    Elinize sağlık hocam teşekkürlerhttps://modernposturecorrector.com/

    Yanıtla

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Eklenenler

ARZ VE SEMÂ..
H Yayıntaş Haziran 14, 2025
LÂ İLÂHE/İLLÂLLAH
H Yayıntaş Mayıs 27, 2025
İLME ÂŞIK O’NUN DOSTU..
H Yayıntaş Mayıs 13, 2025
RAHMÂN’SIZ RAHÎM MÂNÂSI OLMAYACAKTIR.
H Yayıntaş Mayıs 12, 2025

Bizi Takip Edin

FacebookLike
TwitterFollow
InstagramFollow
YabendeYabende
Bizi Takip Edin
Telif Hakkı © 2024 Yabende. Tüm Hakları Saklıdır.
Hoşgeldiniz

Giriş yapmak için kullanıcı adınızı ve şifrenizi giriniz.

Şifrenizi mi unuttunuz?