Allah’ın ordularının yeryüzünde vücut eylemesi gibi iblisin de şeytan orduları yeryüzünde bulunmaktadır. Yeryüzü âleminde Mekke’ye hacc’a gidenlerin şeytan taşlamaları; içsel cihadın misal âlemindeki tezahürüdür. Peki biz şeytanlarımızı nasıl taşlayacağız? İblis, ahdini yerine getirmeyi nerede murat ettiyse oraya yönelerek yani “Dostlarının Yoluna Yönelerek”…
Çoğunu yoldan sapmış olarak göreceksin dedi iblis. Bu çok büyük bir söz, sanki neredeyse yaratılanların çoğu saptırılmış gibi söz etmiş yani her şey olup bitmiş gibi. Allah c.c.hû, yeryüzünde her şeyi iblisin emrine verip “dilediğini yap fakat Benim kullarıma senin bir te’sirin olmayacaktır” buyurur. Maddenin her türlüsü iblisin şeytanlarıdır, bizler haşa Allah’ın zâtının karşımıza çıkması gibi şeytanları da ayrı bir varlık olarak görecek değilizdir.
Allah tüm kâinâtı, Muhammedî varlığın nûru için yarattığını açıkça beyan etmiştir. O vakit iblisin elinde ne kadar da az koz vardır. Allah’ın, Varlığımızın nûru için yarattığı misal âlemlerinde Allah’ın yarattığından daha üstün bir yaratılış yoktur. Can alıcı nokta ise iblisin de diğer tüm meleklerimiz gibi Adem için yaratıldığı hakikatidir. Yani iblis, Adem’in varlığına hizmet etmektedir.
Sevgili can kardeşlerim! Allah’ın kullarını ayırmak demeyelim de seçtiği nokta da tam burasıdır. Önce Adem’i yarattım buyuruyor, sonra ru’hu’mdan üfledim. Ne kadar sonra? İşte iblisin görevi ve yardımı burada ortaya çıkıyor. Yöneldiğimiz ya da ‘yönelemiyorum’ dediğimiz yolun başını tutmuştur. Her şeyden, her maddeden, aklımıza gelebilecek dünyevi, ailevi, maddesel her türlü bağımlılıktan kurtulduğumuz anda yolun üstündeki şeytanın bacağını kırmış oluruz. Yani yürüdüğümüz hidayet yolunun önünde duracak mecali kalmaz.
İnsan da öyle kurtulayım diyerek de kurtulacak değildir. İnsanın düşüncesini meşgul edecek, gece gündüz bağımlısı hâline getirecek başka bir yöneliş lazımdır. İşte burası da yöneldiğimiz Hakk Dost Mürşid varlığının izi yoludur. Hâşâ Mürşid’in ne kendisi ne kendi has varlığı arındırıcı değildir. Yürüdüğü yolun, tarik eylediği iz’in kendisi arındırıcıdır.
Tariki yolda kimsenin O’ndan başka Veli’si yoktur. Bu hâşâ yönlendirici yoktur demek değildir, asl’ını inkar etmemektir. İsmi ile müsemma “Yol Gösterici, Yönlendirici, İşaret Edici, Müjdeleyici” nereyi işaret etmektedir? Mürşid varlığı, bir tek yer olan Kendi içini, dolayısıyla Sen’in içini işaret etmektedir. Uhrevî yol tarik-i Âli’ye olarak bildiğimiz ruh-i ilâhi’ye istikamet; iç varlığımızda, varlığımızın da içindedir.
“Ey Resûl’üm! Biz senin sırtındaki yükü hafifletmedik mi? Ben dilemedikçe kimse iman yoluna girecek değildir.”
Yola sokmak görevini Resûlünün sırtından almış, sorumluluğunu kısıtlamıştır. Çünkü onun mutsuz, hüzünlü olmasını ve bunun için göz yaşı dökmesini istememiştir.
An deminde yönlendiricinin (teşbihte hata olmaz) sırtında değil gönlünde ve esasen anlayışının yani Hakk Dost yolunun içinde olmalıyız.
Şimdi dönüp Kur’an’a bu idrak ile bakınca ne kadar çok bizlerden bahsediyor, değil mi?..
Birçok ayetin başında “Ey kitap ehli!” diyerek seslenir. Bizler kitap ehli yani kitap okuyucusu olmayalım. Kur’an’ın içimizde, iç varlığımızda açılmasını niyaz edelim. Bilmediğimiz, daha idrak edemediğimiz nice ayetler vardır. Hakk’ikat katiyen yazılmış ve yazılacak olanlarla sınırlı değildir, idrak ederiz. Öğretici ve yönlendirici Rabb varlığı huzurunda bil’dirilenlerden olalım inşAllah Hû..
🌳H🌳