Tarama deneyiminizi geliştirmek, kişiselleştirilmiş reklamlar veya içerik sunmak ve trafiğimizi analiz etmek için çerezleri kullanıyoruz. "Kabul Et"e tıklayarak, çerez kullanımımıza izin vermiş olursunuz. Çerez Politikamız
Kabut Et
YabendeYabendeYabende
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Köşe Yazıları
    • Tasavvuf
    • Felsefe
    • Tarih
    • Kültür / Sanat
    • Diğer
  • İletişim
Okunuyor: AKADEMİK FORMASYON YETER Mİ?
Giriş Yap
Bildirimler Daha Fazlası
Font ResizerAa
YabendeYabende
Font ResizerAa
Arama
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Tasavvuf
  • Felsefe
  • Tarih
  • Kültür / Sanat
  • Diğer
  • İletişim
Giriş Yap
Bizi Takip Edin
© 2024 Yabende
Yabende > Gülten Samtaş > AKADEMİK FORMASYON YETER Mİ?
Gülten Samtaş

AKADEMİK FORMASYON YETER Mİ?

Gülten Samtaş
Tarih: 05/10/2020
Gülten Samtaş 291 kez okundu

Tasavvuf çeşitli tanımları olan, İslâm’ın bir nev’i uygulama biçimidir. Her ne kadar farklı tanımlar yapılmış olsa da prensip değişmezdir.  Bu temel prensip tasavvufun düşünceden icraata geçmesi noktasında tarikatlarda ve dergâhlarda temel kabul edilmiştir.  Bugün farklı adlarla bilinen, anılan tarikatlar ve mezhepler isimleri farklı olsa da prensipleri bir sabite olarak yerinde durmaktadır.

Asr-ı Saadet dönemine bakıldığında İslâmiyet’i kabul edenlerin, Efendimiz (sav)’ i gören her bir ferdin Efendimiz (sav)’le kurduğu bağın derecesi farklı olmuştur. Kimisi daha yakın olmuştur ki bu yakınlık yakînlik derecesine varmıştır; kimisi de daha mesafeli bir duruş sergilemiştir. Yakîn olanlar, Efendimiz (sav)’ e yakînlikten, Allah’a yakînliğe yol bulmayı dilemişlerdir. İşte tasavvuf da bu noktada kişilerin özeli olarak benzer bağı mürşit üzerinden silsile bağıyla Efendimiz (sav)’ e ulaşarak İslâmiyet’in içini, özünü yaşama gayesiyle ortaya çıkmıştır.

Tasavvuf ilerleyen yıllarda Asr-ı Saadet anlayışından uzaklaşmadan, kopmadan âdetâ okullaşarak mezhep, meşrep farklılıkları keyfiyetiyle tarikat adını verdiğimiz yollar ortaya çıkmıştır. Tarikatlar dergâh çatılarını oluşturmuş ve ortak zevki paylaşan kişiler dergâhlarda bir araya gelerek İslam dairesinde usûller ortaya koymuş ve ibadetlerini yerine getirmişlerdir.

Dergâhlar yalnız bir ibadet yeri olmayıp kimi zaman alperen ruhu taşıyan derviş kişiler fütûhatta vazife yapmış; kimi zaman toplumun sosyal hizmetleri noktasında ihtiyaçlarını karşılamış; toplumda yoksul, yetim, dul, yaşlı, hasta, kimsesiz, insanları gözeterek dertlerine derman olmaya gayret etmişlerdir. Vatan toprağını kutsal sayan anlayışla yeri gelmiş meşru savunmaya maddi- manevi destek vermiş; önderlik etmiş kişiler yetiştirmişlerdir. Gözlerden uzak yerlerde kurulan tekkeler kimi zaman yolda kalmış bir yolcunun konakladığı bir mekân; kimi zaman bir askeri karakol; kimi zaman ise bir suçlunun hidayetine vesile mekânlar olmuştur.

Bir insanın Yaradan’ ını ve kendi yaratılmışlığını anlayıp anlamlandırması kâinatın düzeninde ve kusursuzluğunda gizlidir.  Bu kusursuz düzene vâkıf olabilmek ise incenin incesi bir anlayış geliştirerek kişinin idrak seviyesince mümkün olabilmektedir. Anlayışı inceltmek için dünyanın kaba ve maddeye indirgenmiş ve aslında bir hayal olan gerçekliğinden sıyrılıp mânâya, hak’ikatin peşine düşmek gerek. Kendilerine tasavvufu ilke edinmiş ve bunu çevreye böyle tebliğ etmiş olan topluluklar için her şeyden evvel mânâyı, hak’ikati öne çıkaran bu anlayışa bürünmeleri lüzûmu vardır.

Tasavvuf hikmet, ilim ve hak’ikatin peşinde olmalı. Bu anlayışla insan yetiştirmeli ki yetişen insanlar insanlığa hizmetlerini aşkla yapsınlar; ahlâki değerleri yüceltsinler; insanlığın geleceğini O’nun rıza-i ilâhisi doğrultusunda inşa ve imâr etsinler.

Tüm bu nedenlerle kendini ehli tasavvuf olarak addedenlere çok büyük görevler düşmektedir. Tasavvuf teslimiyetsiz olmaz; okullarda olmaz;  her öğretene de teslim olunmaz. Bilgi ile elde edilen kâl, hâl’e tebdil olmadan kâmil olunmaz. Akademik bilgiyle hâl edinilmez. Böyle bir tasavvufi yaşam Hayy’at bulamaz. Hâl tekkede edinilir.  Tekkeler, dergâhlar, tarikatlar birer vesiledir. Teslimiyet insân-ı kâmile, mürşide olur;  mürşit -mürit bütünlüğüyle Hakk’a olur. Buradan tüm insanlığa ahlâki değerler, erdem, hikmet, ilim yayılır.

Yozlaşma her fikrin her topluluğun başına gelebilecek bir olumsuzluktur. Ancak bu durum önüne geçilemez de değildir.  Maddeyi aradan kaldırmak kolay olmayabilir. Ancak bunun mücadelesi mutlaka verilmelidir.  Maddeye teslim olmuş bir anlayışla mânâ, hak’ikat eri olunmaz; olacağını söylemek içi boş bir iddiadan öteye geçmez. Tasavvuf üzerinden rant elde edilmeye kalkışmamalıdır.Bilgi seviyesinde akademik olarak destek verilebilir ama insân-ı kâmil yetiştirmek söz konusu değildir.

Mürşid-i kâmil zam’ân’ın ihtiyacına göre yönlendirmeleri yapmaktadır. Bu yönlendirmelere uyulması halinde maksat hâsıl olacaktır.

Herkesin kendi kabiliyetince kendisini bilgi ile donatıp geliştirmesi gereklidir. Kendini yetiştirmiş olanların hak’ikati konuşarak; yaşayıp örnek olarak ya da yazarak; korkmadan fakat etrafa ve kimsenin inancına saygısızlık da etmeden haykırabilmesi gereklidir. Felsefî düşünceden uzak kalınmamalıdır. Düşünceden uzak kalınması hak’ikat’ten uzak kalmayı getirir.

You Might Also Like

MECLİS-İ MEŞAYIH

DEĞİRMENİN SUYU NERDEN GELİYOR?..

ASR SÛRESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Hüseyn-i Kerbelâ’nın Şehadeti

Varlık, Vermek…

Sosyal Medyada Paylaş:
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Copy Link Print
Yorum Yazınız

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Eklenenler

ARZ VE SEMÂ..
H Yayıntaş Haziran 14, 2025
LÂ İLÂHE/İLLÂLLAH
H Yayıntaş Mayıs 27, 2025
İLME ÂŞIK O’NUN DOSTU..
H Yayıntaş Mayıs 13, 2025
RAHMÂN’SIZ RAHÎM MÂNÂSI OLMAYACAKTIR.
H Yayıntaş Mayıs 12, 2025

Bizi Takip Edin

FacebookLike
TwitterFollow
InstagramFollow
YabendeYabende
Bizi Takip Edin
Telif Hakkı © 2024 Yabende. Tüm Hakları Saklıdır.
Hoşgeldiniz

Giriş yapmak için kullanıcı adınızı ve şifrenizi giriniz.

Şifrenizi mi unuttunuz?