-Azerbaycan İzlenimleri-
Geçen hafta Azerbaycan’a “Kitab Tutan Balaca Eller” etkinliği çerçevesinde bir gezimiz oldu. Benim “Yesevi Ata’dan Öyküler”, Firdevs Kapusızoğlu’nun “Çitlembikin Maceraları” ile “Düş” ve Veysel Akkaya’nın “Mevlana Celaleddin Rumi”, “Eyyub Sultan” ile “Aziz Mahmud Hüdâyî” adlı kitaplarının Azerbaycan Türkçesine çevrilip ilkokul öğrencilerine dağıtılması 23 Nisan tarihine denk getirilmişti. Azerbaycan’da faaliyet gösteren Gençliğe Yardım Fonu’nun T.C. Başbakanlık TİKA Bakü Temsilciliği’nden aldığı maddi destekle gerçekleşen programda unutulmaz sahnelere tanıklık ettik.
Azerbaycan’daki ilk günümüzde “İç Şehir” olarak adlandırılan tarihî şehirdeki Şirvanşahlar Sarayı’na ruh veren Pîr Seyyid Yahya Şirvanî Türbesi’ni ziyaretle başlayan programımız çok verimli geçti. Resmi törenlerin yapıldığı 23 Nisan günü önce Bakü’deki Firidunbey Köçerli adına Azerbaycan Uşak Kitabhanesi’nin organizasyonu ile Reşid Behbudov Mahnı Tiyatrosu’ndaki Bayram Kutlaması”na katıldık. Burada gösteri yapan ve Bakü civarındaki Apşeron Mehdiabad kasabasındaki bir okuldan gelen çocuklar enfes ve buram buram Türklük kokan gösterileri ile hepimizi duygulandırdı. ‘Kel Oğlan’ın yanında Dede Korkut’un yer aldığı mini gösteriler çok anlamlı mesajlar içeriyordu. İlkokul birinci sınıf öğrencisi minik Rukiye’nin çok tatlı bir eda ile ve Azerbaycan lehçesinden katılan sözlerle on kıtasını birden okuduğu –böylece çok daha şirin hale gelen- İstiklal Marşımız hepimizin gözlerini yaşarttı. Hayatım boyu bu şirin balamızın sesi kulaklarımdan silinmeyecek. Minklerin folklor gösterileri arasında sahne alan gencimizin “Çırpınırdın Karadeniz” şarkısına eşlik etmekten kendimi alamadım. Bütün gösteri boyunca salonu süsleyen Türkiye-Azerbaycan bayrakları ve bu bayrakları coşku ile sallayan çocuklarımız gözlerimin önünden gitmiyor.
Bu duygularla Türkiye’den gelen konuklar olarak salonu selamlamak üzere sahneye davet edildiğimde, mikrofonu almışken 3-4 cümle ile de olsa Turancılık yapmadan inemezdim. Duygularımı anlatan sözlerimi “Tanrı Türk’ünü Korusun ve Yüceltsin hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de, hem de Türk yurtlarının her köşesinde” diyerek tamamladığımda salon alkışlarla çınlıyordu.
İkinci programımız yurtları Ermeniler tarafından işgal edilen Karabağ göçmenlerinin yaşadığı mahalledeki 149. İlkokulda idi. TİKA’nın desteği ile tamir edilen okulun müdiresi Arzu Hanım’ın hemen fark edilen ilgi ve gayreti ile düzenlenen 23 Nisan Töreninin benim için en büyük sürprizi çocukların gösterilerinden birisine eşlik eden müzik olarak aziz dostum M. Sabir Karger’in Anayurt Marşının (*) okunması oldu. Arkasından sunulan oyuna eşlik eden Şemistan Elzamanlı’nın “Tanrı Türk’e yâr olsun” (**) müziği ile iyice mest olduk. Yapılan törende son olarak, çocuklara Azerbaycan Türkçesi’ne aktarılan kitaplarımız dağıtıldı.
Azerbaycan’daki programımızın ikinci gününe Türkiye Diyanet Vakfı Bakü Türk Lisesi’ndeki konferansla başladık. Lisenin 25 yıldır Azerbaycan’da görev yapan müdürü ile konferansımız öncesinde okulları ve Azerbaycan eğitim sistemi hakkında önemli bilgiler vererek çok yararlı bir sohbet yaptık. Okulun duvarındaki Türk tarihinden sayfalar resimleri çok ilgi çekici idi. Bunlardan birisi de yazım ile birlikte sunulan Dede Korkut resmi idi.
Azerbaycan’ın şehid ailelerinin çocukları için düzenlenen kitap dağıtım töreni ise birkaç ay önce açılan ve Türkiye’de bile örneğine az rastlanır bir kalitenin egemen olduğu “Azerkitab” adlı Kitabevi’nde yapıldı. Buradaki törene katılan Azerbaycan’ın çocuk edebiyatının önde gelen yazarları ile verimli bir tanışma ve görüşme imkânı bulduk. Azerkitab Kitabevi’nin raflarında Türkiye’den getirilmiş kitapların da yer aldığını görmek sevindirici idi. Raflarda bir süre önce tanıtımını yaptığım İsmail Şıhlı’nın “Deli Kür” adlı romanının 2014 tarihli yeni baskısını görmek benim için sürpriz odu. Sovyetlerden bağımsızlık kazandıktan sonra Latin alfabesine geçen ilk Türk Cumhuriyeti olan Azerbaycan’da basılan kitapları okumak için artık arada alfabe farkı engelinin kalmadığını sevinerek belirtebilirim. Kitapların internet üzerinden sipariş verilebilmesi sayesinde artık Türk yurtları arasında kültürel birlik bir hayâl olmaktan çıkmıştır. Lehçe farklılıklarının karşılıklı etkileşim sayesinde bir nesil içerisinde tamamen halledebileceğine inanıyorum. Bir kıdemli “Turancı” olarak bundan duyduğum mutluluğu satırlara yazmama gerek var mı?
Akademik program çerçevesinde ikinci etkinliğimiz Bakü Yunus Emre Enstitüsü’nde gerçekleştirildi. Buradaki programımıza ev sahipliği yapan Enstitü Müdürü Doç. Dr. Cihan Özdemir ile yıllar öncesine uzanan hoş bir sohbetimiz oldu. Program boyu yol arkadaşlığı yaptığımız Dr. Veysel Akkaya, Mustafa Tatçı, Leyla İpekçi ve Firdevs Kapusızoğlu ile zaten bütün etkinliklerde ve sohbetlerde birlikte idik. Azerbaycan’daki türbesini ziyaret edemeden “Bin Gemiye” adlı “Pîr Yahya Şirvanî romanı”nı yazan Firdevs Kapusızoğlu’na, Hazret-i Pîr’in hücre kapısında fısıldadığım “Artık Hazret’in kızısın sen” sözlerimin ona hayat boyu başarılar getirecek bir bereket taşıyacağına bütün gönlümle inanıyorum.
Azerbaycan gezimizin son gününde Şamahı üzerinden Kafkas dağları eteklerine uzanan bir yolculuğumuz oldu. Zaman zaman yolumuzu kesen dumanlarla kaplı Kafkas dağlarının havasını doya doya soluduk. Halvetî yolunun kurucusu Hazret-i Pîr Ömer Halvetî’nin Avahıl kasabasındaki inziva mekânı olan ağacın etrafında teşekkül eden kabristan çok ilginç kabir taşları ile dolu idi. Pîr Ömer Halvetî’nin kabrinin de olduğuna inanılan etrafı tel örgü ile kabaca çevrilmiş alanın düzenlenerek kendisini tanıtıcı bilgilerin de yer aldığı bir külliye inşaı için Türkiye’deki takipçilerinin gayreti gerekiyor. Şamahı’nın hemen yukarısındaki “Kümbetler” bölgesindeki türbelerin de tarihî niteliğinin araştırılması ilgililerini bekliyor.
Üç tam günü kuşatan programımız boyunca üç ayrı programda Hazret Sultan Hoca Ahmed Yesevî’nin Türk dünyasının manevî birliğindeki yerini ve önemini anlattığım konferanslar, dinleyicilerimde Yesevî ve Yesevîlik yolu hakkında bir merak uyandırabildi ise kendimi görevimi yerine getirmiş sayacağım. Gezimiz boyunca yakın ilgilerine minnettar kaldığımız TİKA Bakü Ofisi, Bakü Yunus Emre Enstitüsü ve Gençliğe Yardım Fonu yetkilileri ile çalışanlarına teşekkür de boynumuzun borcudur.
Tanrı Türk’ünü korusun ve yüceltsin, her nerede ve nasıl yaşıyorlarsa…
_________________________________________
(*) https://www.youtube.com/watch?v=acxf3O5yt1Q
(**) https://www.youtube.com/watch?v=vvKuUc5z1fE