Bu haftaki yazımızda Balkanlardan biraz uzaklaşalım. Bundan 11 yıl önce gittiğim ve ilk üniversite eğitimimi tamamladığım Kıbrıs ile ilgili konuşalım. Kıbrıs gündemi hepimizin malumu.
Rumların AB’ye alındığı zaman adanın kuzey bölümünde yaşayan Türkler yok sayılmış ve hatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti işgalci bir bölge olarak görülmüştür. Bugün hala daha Kıbrıs adasının tamamen Rumlara ait olduğunu zannedenler var. Adadaki egemenlik haklarını kullanmaya başladığında ise bu sefer Rumlar uzlaşma isteğinde bulunmuş ve BM’nin duruma el atmasını istemişti. Bakın bu BM Kıbrıs Barış Harekatı sonunda ne yaptı:
BMGK, Kıbrıs’taki savaşın ardından Gazimağusa ilçesinde bulunan Maraş kısmı kapatılarak yaşam (Ordu Evi dışında) tamamen sonlanmıştır. Belirli bölgelere konuşlanan BM askerleri nöbet görevlerini burada icra etmekteler. Burasını bilmeyenler için şöyle anlatayım. 2008 yılında Ordu Evine gideceğimiz zaman Maraş nizamiyesine geldik ve benim de içime bir ürperti geldi. Çok büyük binalar, her yerde kurşun izleri ve tamamıyla ıssız bir yer. Hele ki gece görüntüsü… Anlatılmaz, yaşanır. Adeta küçük bir belde. Burası o kadar büyük ki Gazimağusa’nın üçte birini kaplamakta. Zamanın en gözde otelleri, eğlence merkezleri ve en büyük bankaları burada bulunmakta. Öyle ki 1974 yılında kapanmak zorunda kalan bir otelin rezervasyonları 2008 yılına kadar dolu idi. Savaş zamanı terk edilen bankaların kasaları ise ağızlarına kadar dolu. Bu ziynet eşyalarının sayımı günde 3 defa kendi askerlerimiz ile Birleşmiş Milletlere bağlı askerler tarafından yapılmakta.
Bu kadar bolluğun eriyip gitmesine elbette ki kimse müsaade etmez. Binaların onarılıp ve bankalarda bulunan ziynet eşyalarının sahiplerine teslim edilmesi için gerekli çalışmalar başlatılmış durumda. Maraş bölgesinde eşyaları bulunan Türk, Rum veya İngiliz halkına bu hakları geri verilecek.
Peki bu bollukla dolu olan bölgenin kapanmasına kim sebep oldu? Oraya giden bilir. Neredeyse her binanın üzerinde Yunan harfleri ile EOKA yazıyor. Nedir bu EOKA? Kıbrıslı Türklere soykırım uygulayan bir terör örgütü. Bu zamana kadar bu terör örgütü veya Kıbrıslı Türklerin soykırıma tabi tutulması hakkında BM’de herhangi bir bahis geçti mi? Ben açıkçası hatırlamıyorum. Çünkü olayın faili Hristiyan.
Adanın gündemi malum. Çevresindeki ham madde aramalarına verilen tepkiler oldukça ilginç. Çünkü kendi kara sularımız içinde araştırmalar yapıyoruz ve sondajlar da başladı. Buna rağmen Rumları deyim yerindeyse gaza getiriyorlar ve onlar da bu öz güvenle neredeyse savaş çığlığı atıyor. Ancak bizim gücümüzden de o kadar korkuyorlar ki. Bu yüzden en küçük müdahaleden bile korkuyorlar.
AB ve BM’nin Kıbrıs konusunda taraflı davrandığı aşikar. Her zaman haktan ve adaletten dem vuran bu güruh ne yazık ki Müslümanlara yapılan zulüm için ise üç maymunu oynuyor. AB ise bugün Suriye’deki bitmeyen savaştan dolayı ülkemize gelen sığınmacılar için taahhüt ettikleri paranın yarısını bile göndermedi.
BM’nin bu sözde adaletini dünyanın her yerinde görmek mümkün. Eskiden bu yana İslama ve Müslümanlara karşı Birleşmiş olan bu Milletler ilk örneğini Bosna Savaşı’nda gösterdi. Boşnaklara silah ambargosu getirerek soykırıma çanak tuttular. Sırpların Boşnakları kırmasına müsaade ettiler. Bu bir. Sonucu ne oldu? 50 tane savaş suçlusu varsa 5’ini buldular. Hepsi de dediklerine göre müebbet hapis cezası aldı. İnanırsan tabii
İkincisi Çin’de Uygur Türklerine yapılan inanç baskısı. Herhangi bir uyarı verilmedi ki Çin’in bu tutumu kınansın.
Üçüncüsü ise Myanmar’daki Arakanlı Müslümanlara olan şiddet. Bu olay tamamen görmezden gelindi. Yine İsrail’in eşkıya tavırlarına göz yummaları. Ne bir uyarı var ne de bir şey. Ödleri kopuyor İsrail’den. Adalet, hak, hukuk vs. terimleri Müslümanlara karşı uygulanan bu zulümlerde geçmiyor sanırım.
Dördüncüsü de Kıbrıs’a asker çıkarmamız sırasında olan olay. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit büyük bir cesaret örneği göstererek ordumuzun Kıbrıs’a çıkmasını sağlamıştır. O dönemde ekonomik olarak çok iyi durumda olmayan ülkemize çeşitli ülkeler ambargo uyguladı. Oradaki soydaşlarımızın soykırıma kurban gitmelerine izin vereceğimizi zannettiler. Ancak Kıbrıs Barış Harekatı sadece EOKA ve onun destekçilerine değil hepsine yapılmıştı ve ne kadar kararlı olduğumuzu gösterdik.
Ancak her sene 24 Nisan gününde yapmadığımız bir şeyle bizleri itham ederek Ermenilere soykırım uyguladığımız söyleniyor. Bu konuyu kesinlikle reddediyoruz. Cumhurbaşkanımız yıllardır belgeleri karşılaştıralım dedikçe bundan kaçıyorlar. Çünkü haklıyız biliyorlar.
Uzun lafın kısası Birleş(me)miş Milletler, Müslümanlara yapılan kötü muameleleri görmemezlikten geliyor ve görmemezlikten gelmeye de devam edecek. Çünkü Haçlı Ordusu artık şekil değiştirdi. Son dönemde Birleşmiş Milletlere biraz fazla yüklendiğim doğru. Her şey ortada değil mi? Yüklenmeyeyim de ne yapayım?