Tarama deneyiminizi geliştirmek, kişiselleştirilmiş reklamlar veya içerik sunmak ve trafiğimizi analiz etmek için çerezleri kullanıyoruz. "Kabul Et"e tıklayarak, çerez kullanımımıza izin vermiş olursunuz. Çerez Politikamız
Kabut Et
YabendeYabendeYabende
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Köşe Yazıları
    • Tasavvuf
    • Felsefe
    • Tarih
    • Kültür / Sanat
    • Diğer
  • İletişim
Okunuyor: “LÂ TAKNATÛ”
Giriş Yap
Bildirimler Daha Fazlası
Font ResizerAa
YabendeYabende
Font ResizerAa
Arama
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Tasavvuf
  • Felsefe
  • Tarih
  • Kültür / Sanat
  • Diğer
  • İletişim
Giriş Yap
Bizi Takip Edin
© 2024 Yabende
Yabende > Öğr. Gör. Mehmed Veysi Dörtbudak > “LÂ TAKNATÛ”
Öğr. Gör. Mehmed Veysi Dörtbudak

“LÂ TAKNATÛ”

Öğr. Gör. Mehmet Veysi Dörtbudak
Tarih: 11/04/2018
Öğr. Gör. Mehmet Veysi Dörtbudak 873 kez okundu

“Rahim durur senin adın Rahimliğin bize dedin
Mürşidlerin muştuladı “Lâ taknetû” hitap nedir”
Yunus Emre (Rh.A.)

Hazret-i Ahmed (S.A.V.)’in huzuruna bir gün, şirk, gasp, katl, zina gibi günah-ı kebâiri kendine meslek edinmiş müşriklerden bir grup geldi ve:

-Ey Muhammed! Bizi davet ettiğin din iyi bir şey. Biz bu dine girersek evvelce işlediğimiz günahlarımız af edilir mi? diye sordular. Bu soru üzerine Zümer sûresinin 53. Âyeti nâzil oldu: “Ey Peygamber! Benim adıma de ki: ‘Ey günah işleyerek kendilerine kötülük etmede ileri giden kullarım! Sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Hiç şüphe yok ki, O Gafûr’dur; çok çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir; kullarına karşı daima şefkatli ve merhametlidir.”

Bu âyette ilk dikkatimizi çeken şey Allah’ın “kullarım” diye müşfikâne hitabıdır, “günahkârlar” veya “âsîler” denmemiştir. Kul günah işlemekte ileri gitmiştir, ayetteki Arapça deyişle söylersek günah işlemekte israfa kaçmıştır. Bu durumda bile Allahü Azîmüşşân hâlâ bu kişilere “kullarım” demektedir.

İkinci dikkatimizi çeken şey de “ümit kesmeyin” lafz-ı celîlidir. Emir kipinde söylenmiştir bu söz. Kesinlik ifade eder. Allah’ın bize “yapmayın” dediği bir fiil vardır ki o da “Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek”tir. Ümitsizlik, ümidini kaybetmek hoş karşılanmaz, hele hele kendini Allah’ın kulu olduğuna inanan kişiye, ümitsizlik hiç yakışmaz.

Efendimizin (S.A.V.) amcası Abbas (R.A.) bir gün mescide girer ve orada insanları cehennemle, azapla korkutan biri ile karşılaşır hemen:

– Yahu niçin halkı ümitsizliğe düşürüyorsun? Sen hiç -biraz önce meâlini verdiğimiz- “Kul Yâ ibâdî” âyetini duymadın mı? diye sorar.

Hz. Mevlânâ’ya atfedilen ancak İranlı Kazvinîye ait olan meşhur

“Bâzâ! Bâzâ! Her ançi hestî bâzâ!
Ger kâfir u gebr u putperestî bâzâ,
In dergeh-i mâ dergeh-i növmidî nîst,
Sad bâr eger tövbe şikestî bâzâ.”

Gene gel, gene.
Ne olursan ol,
İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta,
İster yüz kere tövbe etmiş ol,
İster yüz kere bozmuş ol tövbeni.
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı;
Ne olursan ol yine gel. (Tercüme: A. Kadir)

Rubâideki ana fikir de yine aynıdır. Bu sözler her ne kadar Hz. Mevlânâ’ya âit değilse de O’nun görüşleri de bundan gayrı değildir. Bir günahkârın son demde tövbe ederek Hakla vuslat bulacağına ve affedileceğine inanır.

1988 yılı Şubat ayında Bursa’da “Vakfiyeleri Onaylayan Kadı Mühürleri Sergisi”ni açmıştık. Katılan misâfirlerden birine eşlik ettik ve levhaların açıklamasını yaparak sergiyi gezdirdik. İfadelerdeki Allah’ın karşısında kulun acziyetini; kulun acziyeti karşısında Allah’ın rahmetini, merhametini izah etmeye çalıştık. Sergi sonunda misafirimizin sözü “Hocam, cumaya gitmeye korkuyorum. İmam her hafta bizi cehennemle, ateşle korkutuyor. Sizin gibi anlatsa ben her hafta cumaya giderim.” oldu.

Yıllar önce ihlasıyla, yaşayışıyla tebârüz etmiş, üniversiteden bir hoca dostumuz Hacca gitmişti. Fahr-i Âlem Efendimiz’in (S.A.V.) huzuruna çıkmağa hicab eder. Ravza’nın etrafında mahcup mahcup dolanmaya başlar. Gidecek başka yeri yoktur ve “Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez” deyip huzura çıkar.

Her ne kadar gerçek olmasalar da alınacak bir hisse olması hasebiyle kıssaları çok severim. Hani bir kıssa vardır ya, şeyh efendi abdest alırken mürîdi de eline ibrikle su dökmektedir. Mürîdin keşfi o kadar açılmıştır ki Levh-i Mahfûzu okumaya başlamıştır. Bir de ne görsün şeyhinin ismi günahkârlar arasında yazılı… Bir yazıya bakar, bir de kafasını eğer, eline su döktüğü şeyhine bakar. Şeyh Efendi de duruma vâkıftır. Başını kaldırır “Evlâd, senin o gördüğün yazıyı biz kırk senedir görüyoruz. Gidecek başka kapımız mı var ki oraya gidelim.” deyince efendinin ismi iyi insanların arasına yazılır.

Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez sözünün arkasına saklanıp büsbütün de işi gevşetmek olmaz. Bir söz vardır; Allah Gafûrdur, Rahîm’dir ama “Şedîdü’l-ikâb”ı da unutmamak gerekir.

“…Fe inne’llâhe şedîdü’l-ikâb : Muhakkak ki Allah’ın azabı şiddetlidir.” Kur’ân: Enfâl, 8/13.

You Might Also Like

SÛFÎNİN VAKTİ

MEDAR DERNEĞİNDE ACI KAYIP

HZ. MEVLÂNÂ MUÂRIZLARINA…

ÂGÂH OL!

MEYDAN

Sosyal Medyada Paylaş:
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Copy Link Print
Yorum Yazınız

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Eklenenler

ARZ VE SEMÂ..
H Yayıntaş Haziran 14, 2025
LÂ İLÂHE/İLLÂLLAH
H Yayıntaş Mayıs 27, 2025
İLME ÂŞIK O’NUN DOSTU..
H Yayıntaş Mayıs 13, 2025
RAHMÂN’SIZ RAHÎM MÂNÂSI OLMAYACAKTIR.
H Yayıntaş Mayıs 12, 2025

Bizi Takip Edin

FacebookLike
TwitterFollow
InstagramFollow
YabendeYabende
Bizi Takip Edin
Telif Hakkı © 2024 Yabende. Tüm Hakları Saklıdır.
Hoşgeldiniz

Giriş yapmak için kullanıcı adınızı ve şifrenizi giriniz.

Şifrenizi mi unuttunuz?