Seher vakti öten bülbüllerin niyazıyla gözlerimizi yumduk.
Gecelerini zikrullah ve teravih ile süslerken, Kur’an’ın bereketiyle her an huzura durduk…
Mukaddes kelamın mânevi yolculuğuyla niyazlarımızı Rabbimizin kapısına bıraktık…
Secdelerimiz çoğaldıkça, Reyhan kapılarından geçerek perdeler ötesine doğru yolculuk yaptık.
Ağızlar bağlı, bütün gıybetlere tövbekarken dillerimiz,
Tahrip olmuş zedelenmiş gönüllerimizi fazlınla ve şifanla tamir ettik.
İbadetlerimize, zikrimize taçsın, şifasın kalbimize,
Sanki âlemin üstüne semavat-u zeminden şule-i kandiller inmişçesine,
Her zerremizle zâyi olmuş kayıplardan kendimizi buldukça ziyadeleşeceğimiz, nurunda kaybolup ak-u pak olduk.
Bereketi gani zuhur etmişçesine gönüllerde ruhun bahçelerinde ve rahmani sofralarda sonsuz bir bolluğa gark olduk.
Taşa toprağa suya, havaya eşyaya, nebatata, hayvanata, inen cinne, inse irfan boyası sürülmüşçesine, bütün nurlar binler katıyla desen desen dizilmişçesine, Rahman’ın kudret eliyle boyandık.
Dem demi Ramazan…
Sen kendinde sırrı İlahileri saklayan,
Mübarek ve mukaddesatın ve izzetin beyanatını, necâti fermanlarını bağrında gizleyen, nazlı bir dilber edâsıyla kendine rağbet edene sadık nazenin yâren…
Cennette tûba ağaçları dikilir hürmetine,
Onca gafletten sıyrılıp, aklanmanın adıdır Ramazan…
Hürmet edene hürmet, kıymet verene kıymet, kadrini bilene kadir bahşedilen Ramazan…
Nitekim, Gavsul Azam Pîrî Abdulkadir Geylani (ra) Hazretleri buyurur: “Allah’ı tam hakkıyla sevenin kin ve öfkesi kalkmaz”.
Sen kuruttun bütün beden ve ruhumuzdaki kinleri, gafletleri, günahları, haramları dize getirip, belini büktün nefislerin,
Hayatın her meşgalesinde hırpalanmış gönüllerimizi diriltip yeniden can bahşettin…
Fıtrat-ı insana en güzel yakışan şeysin Sen..
Yetmezmiş gibi bunca mükâfat, ardına da berraklaşmanın, aklanmanın mutluluğu adına bayramı sakladın…
Coşsun gönüller, diller, temiz kulaklar ak ruh hiç olmadığı kadar mutmain, arınıp, misvaklar sürelim, sürmeler çekelim, bağışlanmış olmanın niyazıyla Rabbin kapısında hamdullillah deflerini çalalım… Rabbimize bizi yeniden özümüze getirmişliğin şükranlarını sunalım.
Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyur:
“Kim ki Allah’tan umarak bayram gecelerini ihya eder ise, kalplerin öldüğü gün o insanın kalbi diri kalır.” (Taberani)
Yeryüzünde bütün zerrelerin dahi Allah’ın rahmetini umduğu, şeytanların dahi Allah’ın merhametinden umutlandığı,
Meleklerin sağnak sağnak, uykuda, uyanıklıkta, ayakta, sağda, solda her ne varsa Allah’ın rahmetini indirdikleri o gün,
Bağışlanma semasının yere bu kadar yakın olduğu gün Rabbül Âlemin:
“Ey benim meleklerim” buyurur.
Melekler “lebbeyk ve sadeyk” diye cevap verirler.
Bunun üzerine Allah-u Teala Hazretleri, “Vazifesini yapan kimseler için ne verilmelidir?” diye buyurur.
Melekler “Ey İlahımız ve Seyyidimiz ve Mevlamız, onlara ecirlerini tam vermek gerektir” derler.
Allah-u Teala Hazretleri de;
“Ey meleklerim şahit olunuz. Ben şanı büyük Allah, kullarımın tuttukları oruçlara, kıldıkları namazlara karşılık rızamı verdim. Onlardan razı oldum ve onların suçlarını affedip bağışladım” buyurur.
Ey bizi Allah’ın rızasına eriştiren Ramazan,
Sen ömrümüze sürülmüş en güzel Rahmâni boyasın,
Aç sonuna kadar Reyhan kapılarını da sana sevdalılar vuslata ersin…
Maşşallah selma hocam allah razı olsun siz değerli hocalarımızı başımızdan eksik etmesin inşallah
Razı ol Ya Rab
Razı ol Ya Rab
Razı ol Ya Rab
Gönlünüze sağlık Selma Hanımefendi
yüreğinize sağlık hocam harika bir yazı rabbim size uzun ömürler versin bizleride silerden mahrum etmesin inşaallah
Maşallah yüreğinize ilminize sağlık ne kadar da güzel anlatmışsınız. Allah razı olsun Selma hanımefendi