SON PEYGAMBER MUHAMMED, İNSAN BİLİNCİNİN GELEBİLECEĞİ EN SON NOKTADIR. HAKK’İKAT’TEN İLMİ TARİK O NOKTADAN BAŞLAYIP SONSUZLUĞA UZANMAKTADIR.
Muhammedi Varlığın yeryüzüne bedenlenişi ile Allah’ın varlığına verdiği isim olan Muhammed, son peygamber olarak adledilmiştir. Çünkü artık O’nun varlığı yeryüzüne yani bedene indirilmiştir. Bundan sonra artık Peygamber gelmeyeceğini, Muhammedi nur’u ile tescillemiştir. Yani Yaradan nur’unu Muhammed ile tamama erdirmiştir.
Bu tamama erenleri yine O’nun Muhammedi varlığının kelamı olan ” Ben kainata, yere göğe sığmadım, fakat müminin kalbine sığdım”, ifadesinde gizlidir. Mürşid’i Kamilin olmazsa olmazlığına, Asl’ı zat’ının yönlendirmesinin Muhammedi Mürşid varlığından devam edeceğine işaret vermiştir. Ehl-i beyt’im dediği silsile varlığıda bunun nişanesidir.
Her şey’i tastamam eyleyen bu nur yazılımı Kur’an ile yeryüzüne sabitlenmiştir. Yaradan’ın Kur’an bildirisi yaşam içinde nasıl bir yol izleneceğini, varlığın yönlendirmesi ile nasıl gerçek bir İ’nsan’a dönüşülecegini, kıssa kıssa ayet ayet bildirmiştir.
Kur’an’ı takip eden evrendeki tüm bilgiye ulaşmıştır, nitekim tüm evrensel araştırmalarda Kur’an esas alınmış, bilim insanları kur’an’ın içindeki ilmin bilgisini başka hiç bir yerde bulamamıştır. Kur’an’da verilen işaretleri takip eden araştırmacı ve bilim insanları, doğaya, evrene, uzaya kısaca yaratılmış olan İ’nsan’a yani kainata ait inanılmaz ipuçlarına ulaşmıştır.
Şimdi, tarihsel sürece bakarsak ki en büyük kaynak dört kitap dahil tüm yazıtlar ve dört kitabın uzantısı olan yine Kâmil İ’nsan’ların an’layış yorumlarıdır.
Şu an da yeryüzünde yaşayan tüm insanlık o dönemleri yani 600 lü yılları yaşamadı, bir tarih üzere varolduğumuz gerçeğini ve hakikatini göz arda edemeyiz.
İnsanlığa büyük fayda ve ışık tutan bu varoluşun tarihsel süreci, anlayışı, yaşanmışlıklar üzerinden bir zemine oturtturulmaktadır.
Demek istediğim şu ki, son peygamber derken, aslında Asl’olan zat, bir İ’nsanın bilinç boyutlarında gelebileceği en son noktaya getirdiğinin mesajını vermektedir.
Yani son peygamber zaten senin varlığın demekte. İnsanı zaman boyutunda yanılgıya düşüren bu geçmiş algısı ile tarihsel süreç, dönüp dolaşıp insanlığı yine O an’a döndürmektedir.
Tüm manevi, mistik, ruhsal, içsel yolculukları olan kitapları okuyun. Tevrat, Zebur, İncil, Kur’an dahil. Bu 4 temel öğreti kitabı her insanda zuhur edebilecek olan kademeleri, katmanları yani tasavvufta manevi tarik dediğimiz yolculuğu oluşturmaktadır.
Son Peygamberim dediği Muhammed ile, Kur’an’ın kim’liğinde tüm kitaplarını Bir’lemiş, yani Muhammedî anlayışta bırakın dörtlüğü ikiliği dahi ortadan kaldırmıştır.
Hem ilk peygamberler, hem son kitaptan önceki kitaplar Muhammedin geleceğini bildirmiş, hepsi bir’bir’inden haberdar edilmiştir. Tıpkı son peygamber ile yazılan Kur’an gibi, Adem’den Muhammedî varlığa kadar tüm boyutları yaşatarak anlatmıştır.
Simdi, şu an’a bakarsak hepimizin hepsinden bilgisel olarak haberi var.
İlkide biliyoruz, son peygamberede şahidiz. Zamansal boyut yanılgısında yaşamamış oluyor olmamız, bu an’sal boyutları yaşamayacağımız anlamını taşımıyor.
Asl’olan zat-ın nur’u varlığı üzerine kurulan bu alem, varlığın nurunu taşıdığına en büyük kanıttır.
Alemleri Muhammed uğruna yarattım diyen Yaradan, varlığı olan Muhammedî nur’u olmadan katiyen alemini döndürmez.
Bu sebeple Sen O’nun Muhammedî varlığının nur’usun.
Bu Hakk’ikat tarikinin izini süren Kâmil İnsan’lar Mürşid’lerdir. Mürşid’in tek gayesi varlığın silsilesine cezbedip, ehl-i beyt halakasını daimi kılıp genişletmektir. Bir nevi bedeni bu hakikat için görevlendirilmiştir. Asr-ı Saadet o vakit yeryüzünde Muhammedî Hakk’ikat’ten zuhur edecek, nur’u tamamına tekrar tekrar erecektir.