Olumlu düşünmek insanı daima huzura yönlendirir ve güvenlik hissi verir.
Güvende olduğunu hisseden beyinin salgıları mutluluk hormonlarını tetikler ve merkezde kalmasını sağlar, böylece beyinden bedene Her Şey Yolunda mesajı gönderilir.
Şükretmekteki gayelerden biride budur. Bir olay karşısında şükreden insan o an’da teslim olmuştur. Beynin ana gayesi hayatta kalmak olduğu için, bedene “Kaç kurtar kendini” demez ve olayı olağan karşılar.
Peki yaşadığı olumsuzluklar karşısında kötü düşüncelere dalan kişide neler olur derseniz; beyin hayatta kalmayı hedeflediği için bedene sinir, stres ve öfke salgılattığından düşünmeyi kapatarak, bedenin belirli bölgelerine ödem gönderir. Yaşadığı olayın sarsıcılığına göre ödemi vücuttan atamazsa kist, miyon, yağ bezesi, ur, kansere kadar giden rahatsızlıklar görülür. An’daki kötü düşünce, vesvese, kötü enerjinin birikimi gelecekteki hayatına etki etmiş olur.
Örneğin bir yere yetişmeniz gerekiyor ve siz geç kaldınız.
Yolda panik ve stres yaparak gidipte yetişemezseniz, söz konusu organınız olan ayaklar, bacaklar veya dizlerinize beyin, daha güçlü olsun, yetişebilsin diye ödem göndericektir. Sonucuda kötü biterse yetişemezse, duygu durumundan dolayı ödem vücuttan atılmadığı için ayak, bacak, diz ağrılarıyla baş etmek zorunda kalınabilir.
Buradan da şunu düşünüyorum fakir;
Allah kimseye hastalık vermez! hastalıkları insan böyle anlardaki teslimiyeti ile kendi oluşturur. Gamsız diye tabir edilen insanlarda hastalık daha az görülür. Burada istenilen aslında gamsız olmak değil, işini Allah’a bırakmaktır.
İman, güven demektir. İman etmek, güvenmektir.
Sen yaptığın her işi içindeki Hakk ile yaparsan sonucundanda emin olursun, ardına bakmazsın, bilirsin ki o işi yapan sen değilsin, sadece başında durdun. Sen yaptığın işte karşı komşunun kızının giyimini düşünürsen, Hakk’ıyla yaptım işimi diyemezsin.
Benlik koymadığın sürece sen Sen’ sin.
Mürşidim HŞY’nin buyurduğu üzre
“Herkesle eşittir kıymetin”
Eyvallah..
Eğer eşit olmasaydık Allah’ın “Âdl” esma’sına hâşâ var diyemezdik. Allah kimseyi hastalıklı yaratmaz.
Sen ve düşüncelerin seni hasta eder. Ruhun hasta olmaz. Ruhuna yönelişin, an’daki teslimiyetin, şükün seni rahata erdirir her mânâda.
“Eğer şükrederseniz mutlaka size nimetlerimi artırırım…” (ibrahim suresi 7.ayet)
Diyen Bir Allah’ımız var. Buradaki nimet sahibi olduğunu düşündüğün herşey. O’nun hazinesi çok, Sen’i sevdimde yarattım, dedi, Sen’den esirgemez, alemi ayaklarının altına serdi. Ancak sen yüzünü çevirdiğinde mahrum kalırsın.
Rızık aslanın ağzında değil, Allah’ın arzındadır.
Musa aleyhisselâmın eceli yaklaşmıştı.
— Ey Musa, çoluk çocuğuna vedâ et emri geldi. Musa aleyhisselâm, emre uyarak, çoluk çocuğuna vedâ eyledi.
Küçük bir çocuğu vardı. Onu kucağına alınca kalbine, benden sonra bu küçüğün hâli ne olacak düşüncesi geldi. Allahu Teâlâ,
— Ey Musa, deniz kenarına git buyurdu. Musa aleyhisselâm deniz kenarına gitti.
— Ey Musa, asânı denize vur buyurdu.
Denize vurdu. Deniz açıldı. Dibi göründü. Musa aleyhisselâm baktı. Bir taş gördü. Kaygan, yarığı, çatlağı olmayan, yekpare bir taş idi.
— Ey Musa o taşa işaret eyle, buyurdu. Taşa işaret eyledi. Taş yarıldı. Musa aleyhisselâm baktı, içinde zayıf, gözleri görmez, bacaksız bir böcek gördü. Ağzında yeşil, taze bir yaprak vardı.
–“Ey Musa, ben O Allah’ım ki Razzâk’ım; zayıf, görmez, elsiz ayaksız bir böceği denizde sert, yekpare bir taşın içerisinde yaşatıyorum ve ona taze yeşil bir yem veriyorum da, sen, seni seven dostunun senin çocuğunu zâyi edeceğinden korkuyorsun.
Benim rahmetim senin çocuğundan üstündür ve senin şefkatinden ziyadedir, buyurdu…
insan bu gaflete dalıp maalesef kendinde güç ve kuvvet vehmine kapılıp, bana bir şey olursa çocuk, eş, iş ne olacak, diye endişeye kapılır. O’ her şeye Kadir’dir. Sen an’a gel, an’da kal.
Düşüncen ne ise sen osun.
Daim iyi düşünelim iyi olsun, Her Şey Yolunda olsun, inşAllah
Aşk olsun