Bu aralar seher vaktinde Güneşin doğuşu bir şarkı fısıldamakta kulaklara. Kuşların cıvıltısı renkli nidaları beraberinde getiriyor, yağmur ile tazelenmiş toprak yeni yeni filizlerini veriyor.
Cemreler yerini buluyor ve son cemre de ruha düşüyor aslında. Tıpkı baharın yenilenişi gibi ruhta baharına kavuşmak için kışın çetin savaşlar verdiği sert kabuklar ördüğü duvarlarını yıkıyor bir bir. Teslim olduğu bahar, uyanışın vesilesi. Muhabbet ile beslenen ruh, Güneşin sıcaklığında nefesini inanç köklerine devrediyor.
Ruhun bahara teslim oluşu Sevgili’nin bir tebessümünü hissedebilmek için oysa ki… Anlık bir nazar ile canlanan ruh akışı içten içe büyütmekte… Yazın sıcağına sağlam basmaya hazırlıyor kendini. Hafif nemli toprak doğuşu simgeleyen baharın öz suyunu derinine sindirmiş adeta.
Nemlendikçe toprak, hikmet olan bedenim titriyor. Özüne kavuşurcasına gözlerimdeki nemlenme ile toprağıma su serpiyorum. Aşka ağlayan ruhum deniz kesiliyor anın birinde… Sandalına tutunsam dost limanına vardırır mısın Ey Bahar?.. Bir anda gözlerinin limanına demir atmış gözlerim, çözemiyorum… Çözmeyi de istemiyorum…
Rahmet damlaları salındıkça gökyüzünde, gözlerin değiyor gözlerime. Deryandaki sandalına tutundukça, sözlerin kürek çekiyor sözlerime. Esen rüzgarın vurdukça göğsüme, nefesin hayat oluyor nefesime.
Ve bahar hayat buluyor sabrın eşiğinde…
Bahar sofrasından sabrı, teslimiyeti, şükrü banmak gerek… Bir de rıza ile taçlanırsa nimet yerini bulur ki; sükût sevdaya yol, aşka dem olur…