Her şeyden önce “ben”… Her şeyden önce “ben”i doyurma çabası… Karşımızdakini anlama, tahammül etme, kendimiz kadar onunda iyiliğini isteme ise halının altına süpürdüklerimiz arasında…
Farkında olmadığımız Allah’ın her bir kuluna bahşettiği değerin eşit oluşu… Kendimiz kadar karşımızdakinin de değerli oluşu…
ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
“Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı.” (32/Secde: 9)
Allah’ın zâtının ruhu…
Hakk’ın Âdemoğluna, her bir kuluna bahşettiği lütfu…
Hassas, ince bir çizgi İslamiyet’in kendisi…
لا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, “Îmân” 7; Müslim, “Îmân” 71-72)
Yeterince duru, yeterince manalı…
Merkeze “ben”i yerleştirdikçe kendimizi üstün, olanı ise doğru sanıyoruz. Oysa kendi ayağımıza kendimiz çelme takıyoruz.
Tüm mesele başkasını, kendi nefsimize tercih etme…
مَثَلُ المُؤْمِنِينَ في تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعاطُفِهِمْ مَثَلُ الجَسَدِ إذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالحُمَّى
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzer. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple rahatsızlanır.” (Buhârî, “Edeb”, 27; Müslim, “Birr”, 66)
Öyle ki inanan kişi her davranışıyla inancını yansıtır…
Her bir gözden O bakar, O seslenir. İnsan karşısındakine yaklaştıkça O’na çekilir.
Peki, neden basitleştiriyoruz? Mesela yaratılan azalarımızın yalnızca bizim için mi olduğunu sanıyoruz?
Tebessüm ederiz öylece, samimi… Karşımızdakinin yüreğine dokunur gibi… Dudaklarımız o zaman verir yaradılışın hakkını, sadakasını…
Ellerimiz sendeleyen bir çocuğu tutarken, onu okşarken kıymet bulur. Her bir adımla gönüller arasında köprüler kurulur. Yere göğe sığmayıp bir tek orayı mesken edindiği gönüller arasında…
Özveride bulunun… Ve bırakın, özveriniz “kanatlarınız” olsun…
Muhteşem..
Vurguların her biri..
Kısa.. Net.. Etkili..
Zihinde atıl, uyuyan bir çok noktaya enerji veriyor.
Bir çok kapıları açan anlatımla
Muhteşem.
İlk nefsin ilk hevası… Ben..
Güzel ve bir o kadarda etkileyici
yüreğe dokunan çok güzel bir yazı olmuş..
Belki bir çoğumuzun bildiği ama farkına varamadığı gerçekleri çok güzel açıklamışsınız..
yazılarınızın devamını bekliyor olacağım..
Başarılar Dilerim..
Çok başarılı bir yazı. .Canı gönülden Kutlarım. Yazılarınızın devamını merakla bekliyorum. Bu yazınizdaki konuda farkındalık olusturdugunuz için çok teşekkürler. Hem etkileyici hem de düşündürücü. .
Çok başarılı bir yazı. Tebrik ederim. Başarılarının devamını dilerim
Ne kadar güzel bir anlatım… kaleminize yüreğinize sağlık… başarılar diliyorum… gelecek yazılarınızı heyecanla bekliyorum…
Etkileyici bir yazı olmuş…
Kaleminize güç kuvvet versin rabbim..
Başarılar
farkındalık yaratan güzel ve bir o kadar da etkileyici bir yazı olmuş… başarılarının devamını diliyorum
Çok etkileyici bir yazı olmuş.. ellerinize sağlık. Başarılarınızın devamını dilerim.
Cehaletin hat safhada olduğu, “bazı”larının kendi çıkarları için dini kullandığı bir dönemdeyiz. Sadece ibadet amaçlı zikredilen kutsal kitabımızda herşey açık ve net, ancak kendi dilimizde okumadığımız, anlamak için okumadığımızdan güdümlenmiş ve söylenilenleri, yapılanları doğru olarak kabul etmiş çoğunluk halindeyiz. Yazınızla bir es vermiş, bu duruma vurgulama yapmışsınız. Teşekkürler..
Etkileyici hoş bir yazı olmuş.basarilarijin devamını dilerim.
Ellerinize, emeklerinize saglik. Kutlarim. Yazilarinizi heyecanla bekliyor olacagim :))